Sağlık hakkı çeşitli yasalar ve sözleşmelerle koruma altına alınmış bir haktır. Anayasamızın 56’ncı maddesi: Devlet sağlık hizmetlerini herkesin beden ve ruh sağlığını koruyarak hayatını sürdürebileceği şartları sağlamakla yükümlüdür. Bunun için gerekli düzenleme ve denetimleri yapmak zorundadır diyor.
Yani eğitim gibi sağlık hizmetlerine de ücretsiz ulaşım sağlanmalıdır. Fakat ne eğitimde, ne de sağlıkta bu uygulanmıyor. Çünkü her iki sistemde özelleştirilerek paralı hale getirilmiştir. Bugün başta ilaç olmak üzere tıbbi araç ve gereç konusunda dev firmaların etkisiyle dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık sistemi tartışılır hale gelmiş, yoksul ve dar gelirli insanların kaliteli sağlık hizmetine erişimi engellemiştir.
Türkiye’nin En Sağlıklı Ülkeler Endeksinde 51’nci sırada yer aldığını görüyoruz. Ülkemizde sağlık sistemi her dönem tartışma konusu olmuş, bu tartışma askeri hastanelerin devredilmesi, şehirlerin belli yerlerinde bulunan hastanelerin kapatılarak Yap İşlet Devret Modeli ile belli müteahhit ve şirketlere ihale edilen hasta garantili Şehir Hastaneler ve ‘Giderlerse gitsinler’ çıkışı ile zirve yapmıştır.
Oysa buraya gelene kadar 22 yıldan bu yana iktidarda bulunan AK Parti hükümetlerinin ilk yıllarında en beğenilen icraatlarının başında sağlık sistemindeki yenilikler gelmiştir. Fakat bugün Sayıştay Raporlarında da görüldüğü üzere aslında pek çok alanda olduğu gibi sağlık alanındaki dönüşümde, yandaş firmalara kaynak, yandaş kişilere iş sağlamaktan başka işe yaramadı.
Son günlerde Diyarbakır'da sağlık sistemi ile ilgili şikayetlerin artması bunun yansımasından başka bir şey değil. Sorun ülkenin her yerinde aynı. Parası olan pırıl pırıl, tiril tiril özel hastanelerde klimalı ortamda oturarak stresten uzak tedavi olurken, Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi veya Dicle Üniversitesi........