İNSAN, DOĞA VE UNUTULAN BİLGELİK

O günden sonra güç büyüdü, araçlar çoğaldı, doğa üzenindeki tahakkümü arttı. Bu süreçte insanlığın bilgisi de genişledi fakat bilgelik geri çekildi. Bugün karşı karşıya olduğumuz kriz, yalnızca ekolojik bir yıkım değil; aynı zamanda ahlakî, toplumsal ve düşünsel bir çöküştür.

Dünya artık bir yağma düzeni altında yaşamaya çalışıyor. Nehirler kirleniyor, ormanlar yok ediliyor, toprak zehirleniyor, kentler nefessiz bırakılıyor. Bu yıkımın sorumluluğu yalnızca bireylerde değil. Asıl sorun; kârı her şeyin önüne koyan ekonomik sistemlerde, doğayı bir mali tabloya indirgeyen şirketlerde ve bu düzeni sürdüren politik yapılarda yatıyor. “Sınırsız büyüme” adı verilen bu anlayış, aslında insanlığın ortak geleceğini tüketen bir yanılsamadan başka bir şey değil. Barbarlık bireysel bir eylem değil, örgütlü ve sistematik bir düzenin ürünüdür.

Oysa bilgelik yok olmadı. Aksine; insanlık onu sanatta, edebiyatta, felsefede ve bilimde biriktirdi. Şairler yeryüzünün yarasını anlattı, filozoflar insanın nerede durması gerektiğini işaret etti, bilim insanları defalarca uyardı. Fakat bu bilgelik karar mekanizmalarına yön veremedi. Çünkü yönetim masalarında vicdan değil, çıkar; denge değil, hız; sorumluluk değil, rekabet belirleyici oldu. Sorun; bilgeliğin olmaması değil, onu hayata geçirme iradesinin eksikliğidir.

Kendi türüne şiddet uygulayan bir zihnin doğaya merhamet göstermesi beklenemez. Çünkü vicdan, bir ekosistem gibidir: Parçalandığında her şey zincirleme biçimde zarar görür. Bugün hem insan ruhu hem de yeryüzü........

© Güneydoğu Ekspres