Zafer Bayramı'nın 102. Yıl Dönümünün Düşündürdükleri…

Başkomutanlık Meydan Muharebesi de denilen Büyük Taarruz'un yıl dönümünü hak ettiği törenlerle anmazsak! Anadolu’nun vatan olmasını, vatan kalmasını sağlayanların adreslerinde, dolaşmazsak! Net ve gür sesimizi her alanda ve her anlamda duyurmazsak! Kimim? Neyim? Ne yapıyorum? Ne yapmalıyım? Gibi sorularla kendimizi sorgulamamız gerekir.

Şimdi bu sorulara yanıt arama zamanı…

Ulusal günleri ve geçmiş zaferleri inkâr edenlerin, yok sayanların, önemsizleştirmeye çalışarak alternatif arayanların(!) yoğun olduğu günümüzde bu zaferleri her fırsatta masaya yatırmanın şart olduğunu görenlerden miyiz?

Her konuda ufuk açan, yol gösteren, derde deva olan büyük Atatürk’e vefa ve minnet borcumuzu ödemenin, O’nun kurduğu cumhuriyet hamurunda yoğrulmuş kuşaktan biri olarak birinci vazifemiz olduğunu bilenlerden miyiz?

Cumhuriyet'in okullarında okumuş, özgürlük rüzgârlarını solumuş, çağdaş Cumhuriyet'e gönül vermiş, Atatürk’e inanmış, devrimlerine sahip çıkmayı ilke edinmiş kuşak olarak bunu ilke edinenlerden miyiz?

23 Nisan’dan 19 Mayıs’a, 29 Ekim’den 30 Ağustos’a kadar kan ve can pahasına kazanılan onur savaşlarımızın bize sunduğu ulusal bayramlarımız için yazmadan, konuşmadan, paylaşmadan eksik kalınır diye düşünenlerden miyiz?

Cumhuriyet, 100 yıl düşünülerek bulunan bir merhemin adıysa, onu bulana, hayata geçirene, katkı sunana, merhem olana minnet, hasret duyulmazsa ne yapılır diye soranlardan mıyız?

Atatürk Cumhuriyeti’nin bu ülkenin geçmişi değil, geleceği........

© Gerçek Gündem