Yeni yıl değil, yeni bir bakış

Her şeyin bu kadar hızla aşındığı, sözcüklerin bile yorgun düştüğü bir zaman dilimindeyiz. Çürümüşlük yalnızca kurumlarda değil; gündelik dilde, bakışlarda, sessizliklerde de kendini ele veriyor. İnsan, bazen yalnızca yorulduğunu değil, tükenmeye yaklaştığını duyumsuyor.

Bence bu noktada sanat devreye giriyor. Çünkü sanat, çözüm sözü vermez; nefes verir. Bir şiir, bir şarkı, bir resim… Dünyayı kurtarmaz belki insanı kendine geri çağırır. Mücadeleyi sürdürmek için önce soluklanmak gerekir. Sanat, o soluklanma anıdır.

Mücadele dediğimiz şey yalnızca meydanlarda, sloganlarda olmaz. Bazen bir cümleyi doğru kurmak, bazen susmamak, bazen de inceliği ısrarla korumaktır. Çürümeye teslim olmamak, estetiği ve vicdanı savunmaktır. Sanat, bu direnişin en sessiz, en kalıcı biçimidir.

Bugün, yorgunluğun normalleştirildiği bir çağda yaşıyoruz. Tükenmişlik kişisel bir zayıflık gibi sunuluyor. Oysa bu yorgunluk, bireysel değil; toplumsal. Ve yine çözümü de bireysel değil, dayanışmada, ortak üretimde, birlikte düşünmekte, birlikte mücadele etmekte...

2026’ya girerken belki de en çok şuna gereksinimimiz var: Toprağa bir tohum bırakır gibi umudu bırakmaya. Sonucunu hemen görmesek de… Sanatla, sözle, emekle… Mücadele etmekten vazgeçmeden ama kendimizi de unutmadan.

Çünkü insan, soluklanabildiği sürece direnir.

Ve sanat, tam da bu yüzden hâlâ yaşamsaldır.

Çürümüşlüğe Karşı........

© Gazete Pencere