menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eğitimde Olması Gereken 804 Bin 250 Çocuk Nerede?

21 0
21.12.2025

Eğitim, yıllardır bu ülkenin en büyük eşitleyicisi olarak anlatılır. Sanki bir çocuk sınıf kapısından içeri adımını attığında kaderinin yönü değişecek, hayat ona “kalbin kadar temiz” yeni bir sayfa açacakmış gibi… Ama gerçek hiç de bu kadar temiz, bu kadar düz bir çizgi değil. Hele ki yoksulluğun, güvencesizliğin ve kırılganlığın ortasında büyüyen çocuklar için… Birçoğu daha okul sıralarına bile var(a)madan, sistemin görünmez duvarlarına çarpıyor. Eğitim, onlar için bir imkân değil, ulaşamadıkları bir ihtimale dönüşüyor.

Her yıl merakla beklediğim birkaç rapor var. Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) “Eğitim İzleme Raporu” da bunlardan biri. 2007’den bu yana hazırlanan bu raporlar, eğitim alanındaki gelişmeleri soğukkanlı bir veri diliyle ve hayatın içinden bir mercekle değerlendirir. Bu yılki rapor da yine aynı berraklıkla karşımızda duruyor ve eğitimin sadece bir hak değil aynı zamanda çocuk koruma sisteminin kalbi olduğunu anımsatıyor.

ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık’ın sözleri, raporun tonunu net biçimde özetliyor: “Eğitime erişemeyen, okula devam edemeyen her çocuk aslında koruma sisteminin de ulaşamadığı bir çocuktur. Depremlerden ekonomik daralmaya, zorunlu göçten iklim krizine kadar çoklu krizlerin ortasında ayakta kalmaya çalışan Türkiye eğitimi için her veri, bir politika değişikliği ihtimalidir. Bu rapor umutsuzluk üretmiyor; tam tersine neyin değişebileceğini gösteriyor.”

Ve belki de raporun en sarsıcı tespiti şu: “2024-25 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağında olmasına karşın yaklaşık 804 bin 250 çocuk eğitim dışında; bu çocukların yaklaşık 611 bin 612’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 192 bin 638 kadarı ise yabancı uyruklu. Bu sayıya 18 yaş ve altında olup örgün eğitim kurumları yerine açıköğretim lisesine devam eden 273 bin 557 çocuk ve okulda geçirdikleri süreden fazlasını işletmelerde geçirdikleri için örgün eğitimde oldukları söylenemeyecek 392 bin 887 mesleki eğitim merkezi (MESEM) öğrencisi de eklendiğinde örgün eğitim dışında kalan çocuk sayısı 1 milyon 470 bin 694’e yükseliyor.”

Bir milyon dört yüz yetmiş bin… Dile kolay. Bu ülkede Manisa’nın veya Kayseri’nin nüfusu kadar çocuk, zorunlu eğitimin dışında.

Çocukları Kaybettiğimiz Yer: Erişimde Eşitsizlik

Raporun ortaya koyduğu tablo tek bir yapısal soruna işaret etmiyor. Aksine ortada bütünsel bir kırılma var. Özellikle 14–17 yaş grubunda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların eğitim dışında kalma oranı iki yıldır % 8 seviyesinin üzerinde. Muş’ta, Ağrı’da, Şanlıurfa’da ise durum çok daha ağır: Bu yaş grubunda neredeyse her üç çocuktan biri eğitim sisteminin dışında. Bu üç şehirde çocuk işçiliği oranlarının yüksek seyretmesine şaşırmamak gerekiyor.

Bir çocuğun okula devam etmemesi yalnızca akademik bir kayıp değil aynı zamanda o çocuğun, çocuk korunma mekanizmalarının da dışına düşmesi, giderek “ulaşılamaz” hale gelmesi anlamına geliyor.

Bunun sonucunda da -zaten ulusal çocuk izlem sistemlerinin etkin şekilde çalışmadığı düşünüldüğünde- yıllardır başkentin orta yerinde, Altındağ’da güvercin kümesinde yaşayan 11 yaşındaki Adnan’lar bulunuyor. O da tesadüf eseri, hayırseverlerin yardımlarını ihtiyaç sahipleriyle buluşturan Ankara Abisi İyilik Derneği’ne bir komşularından gelen ihbar sonucu.

Nice Adnan’lar “Bu çocuk okul çağını geçeli beş yıl olmasına rağmen neden okula gelmiyor? Bu çocuğa neden aşı yaptırılmamış? Muhtar bu çocuğun durumundan haberdar mı?” diye sorulup takip edilmiyor. Kimisi elektrik sobasından çıkan yangında dumandan zehirlenerek ölüyor. Kimisi okula gitmesi gerekirken yıllarca altı bezlenmiş şekilde güvercin kümesinde kuru ekmek ve suyla “yaşatılıyor”. Ona da “yaşam” denirse artık… Çocukların içinde........

© Gazete Pencere