Çanakkale yemeksiz geçilmez
Bu gezimde yemek molası için Çanakkale’yi seçtim. Böylelikle yapılmasına karşı çıktığım köprüden de geçmiş oldum. Mevsimin kışa dönmesi yolcu sayısını iyice azaltmış. Köprü bitinceye kadar yanımdan sadece 3-4 araba geçti. Karşı çıkmıştım ama, vapur bekleme işkencesinden kurtardığı için de hoşuma gitti! Gelelim yolculuğumun ana fikrine…
Çanakkale mutfağı hakkında ne kadar bilginiz var? Sadece balıkları sayacak olursanız, yanılıyorsunuz derim. Bu kentin mutfaklarında çok lezzetli yemekler pişer. Örneğin Oğmaç çorbası, iskorpit çorbası, patlıcanla yapılan Tumbi, mantıyı andıran Metez, Melki köftesi, tarhanalı patlıcan, börülce köftesi, lüfer pilavı... Say say bitmez.
Eğer Çanakkaleli değilseniz bu yemeklerin tadına bakamazsınız. Çünkü bu yemekler sadece evlerde pişer. Hiçbir lokantanın menüsünde yer almazlar.
Bu demek değildir ki, Çanakkale'ye gidince aç kalacaksınız!
Asla!..
Çanakkale, kendi yemeklerini evlerin mutfağında saklasa da konuklarına yine de lezzetli yemekler sunar. Örneğin, bahar başlangıçlarında ateşin karşısında kızaran veya fırında tandır olan oğlağa doyum olmaz. İşin içine oğlak girince hiç üşenmem yollara düşerim. Çoğunlukla da Trakya'nın Karadeniz'e yakın köylerine giderim. Damağına güvendiğim bir arkadaşım, Biga'nın Işıkeli Köyü'nü önermişti. Poyrazla güneşin çekiştiği pırıl pırıl bir kış günüydü. Güneş ısıtmaya çalışıyor, Poyraz ise inadına üşütmeye!.. Işıkeli, tepenin üstündeydi ve uzaktan görüntüsü İtalyan köylerini andırıyordu. Baharda yamaçlardaki çiçekler açınca güzelliği daha da artıyordu galiba! Görüntü hem içimi açtı hem karnımı acıktırdı. Işıkeli bir Pomak köyüymüş. Pomaklar, Bulgaristan'dan göç etmiş, Müslüman Slav'lar. Zaten boyları, posları, renkli gözleri, açık tenleri ile Trakya'nın kuzeyinden geldikleri hemen belli oluyordu.
BU MEVSİMDE OĞLAK OLUR MU........© Gazete Pencere





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein