Eleştirel düşünce nedir?

Sizce bu sorunun cevabını gerçekten biliyor muyuz, yoksa yine çok aşina olduğumuz bir kavram için “biliyorum” mu diyoruz?

Daha önceki bir yazımın (Pencere Pazar, 1 Haziran 2025) başlığı ‘Düşünmeyi biliyor muyuz?’ idi. O yazıda düşünmek dediğimiz eylemi, düşünce dediğimiz çıktıyı aslında bilmediğimizi iddia etmiş, bunu argümanlarıyla ortaya koymaya çalışmıştım. Yine o yazıdan hareketle şu soruları yeniden sormak isterim. ‘Düşünmek’ insanın en güçlü niteliği, onu diğer yaşayan varlıklardan ayrıştıran, hatta üstün kılan en değerli yeteneği. Peki insan olmanın en temel kriteri olan düşünmenin üzerine düşünüyor muyuz? Bu eylemi nasıl yapmamız gerektiğini neden bilmiyoruz? Hatta onu eylemden bile saymayıp değersiz görmek, bir anlamda insanlığımızı reddetmek anlamına gelmiyor mu? Bence bu sorular kafamızın bir köşesinde hep takılı kalmalı. Cevaba ulaşamasak bile bizi huzursuz etmeli.

ELEŞTİRİ

Şimdi gelin, bu huzursuzluğa yeni bir tane ekleyelim: Eleştiri. Onun ne olduğunu biliyor muyuz? Açıkçası gündelik hayatımıza baktığımda, birbirimizle olan diyaloglarımızda, kendimizle olan ilişkimizde ya da en azından televizyon ekranlarında ya da sosyal medyadaki siyasi tartışmalara baktığımda, bunu da bilmediğimizi görüyorum.

Biz eleştirinin, kusur bulmaktan ve bu kusuru karşımızdakinin yüzüne vurmaktan ibaret olduğunu zannediyoruz. Bu sayede, diyalogda olduğumuz kişiye haklı olduğumuzu kabul ettireceğimize, onu kendi dünyamızın doğru olduğuna ikna edeceğimize inanıyoruz. Oysa eleştiri bir düşünce, bir eser, bir davranış ya da bir insanı anlamak, çözümlemek ve değer biçmek için yapılması gereken bir incelemedir. Bu süreçte sadece yanlışlara, kusurlara, eksiklere değil; olumlu yönlere de odaklanabilmek gerekir.

Örneğin bir sanat eleştirmeni, bir eserin sadece olumsuzlukları üzerine mi yazar? Sadece bu bakış açısıyla yazdıkları mı eleştiridir? O eseri beğendiğini argümanlarıyla birlikte dile getirdiği bir yazı da eleştiri yazısı değil midir?

Eleştiri sorgulamaktır. Karşımızdaki herhangi bir fenomen (insan, sanat eseri, felsefi metin vb.) ve tabii ki düşünceler üzerine düşünmeyi ve onun hakkında özgün (bize ait) düşünceleri ifade etmeyi gerektirir.

ELEŞTİRİ NASIL YAPILMALI?

Her şeyden önce bilmek gerekiyor. Bakın aşina olmak değil, bilmek diyorum. Bunun için de anlamak gerekiyor. Karşımdaki ne söylüyor, bu eser ne amaçla yapılmış, bu eylemdeki neden-sonuç ilişkileri neler gibi sorulara cevap bulmaktan bahsediyorum. Anlamak için gerçekten dinlemek, gerçekten bakmak bir anlamda veri toplamak gerekiyor. Ardından bu veriler üzerine düşünerek karşımızdaki fenomenden ya da düşünceden bir anlam üretmek gerekiyor.

Aslına bakarsanız, eleştirel düşünceyi (sorgulamayı) devreye sokmadan önce analiz yapmak gerektiğinden bahsediyorum. Evet, eleştirel düşünceden önce analitik düşünce gerekiyor. Analiz etmediğimiz, parçalarına ayırıp neden-sonuç ilişkilerini görmediğimiz herhangi bir şeyi anladığımızı ya da bildiğimizi söyleyebilir miyiz? Peki eleştirebilir miyiz? Hayır değil mi? Oysa bu analizi yapmadan, hakkında konuştuğu kişi ya da konu üzerine bilgi sahibi olmadan fikir ürettiğini zanneden, buna da eleştiri diyen ne çok insan var değil mi? Belki de hepimiz farkında bile olmadan yapıyoruz bunu.

Analitik düşünmek, yani bir şeyi parçalarına bölerek anlamak da yetmez. O konuya sistemik (bütüncül) olarak da bakabilmeliyiz. Mesela parçaların birbiri üzerine etkilerini gösteren neden-sonuç ilişkilerinin de ötesinde, o neden ve sonuçların bütün üzerine etkisini de anlamamız gerekiyor. Bu da yine bir fenomen ya da düşünceyi kendi bağlamında anlamanın yolu değil mi? Bağlamı, bütünü anlamadan bir şeyi bildiğimizi söyleyebilir miyiz? Cevap yine hayır değil mi? Ama eleştirme hakkımız var, öyle........

© Gazete Pencere