menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bütçe: Otoriter dönüşümün aynası

15 12
previous day

2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 21 Aralık 2025 gecesi TBMM’de yapılan oylamada 320 oyla kabul edildi; bütçe 18 trilyon 929 milyar TL gider, 16 trilyon 216 milyar TL gelir ve 2 trilyon 713 milyar TL açık öngörüyor. Bu rakamlar doğal olarak kamuoyunda “hangi kalem ne kadar arttı”, “faiz yükü ne boyutta”, “vergi yükü kimin sırtında” gibi başlıklarla ele alınıyor.

Bunlar elbette önemli konular. Ancak öncelikle bütçe hangi toplumsal iradeyi temsil eder, kim adına yapılır ve hangi kurumsal denge–denetim rejimi içinde şekillenir sorusunu sormak önemlidir. Başka bir deyişle, tartışmanın merkezine “bütçe tablosu”nu değil, bütçeyi mümkün kılan siyasal hakkı —bütçe hakkını— koymak gerekir.

RIZA OLMADAN VERGİ OLMAZ; DENETİM OLMADAN HARCAMA OLMAZ

Bütçe hakkı modern demokrasilerin vitrininde bir anda beliren bir kavram değildir; demokrasiyi mümkün kılan uzun toplumsal ve siyasal mücadelelerin ürünüdür. Tarihsel özet, yalın bir cümlede toplanır: Rıza olmadan vergi olmaz; denetim olmadan harcama olmaz. Magna Carta ile sembolleşen hat, hükümdarın mali yetkisini keyfilikten çıkarma arayışının eşiklerinden biridir; devamında Haklar Dilekçesi ve Haklar Bildirgesi gibi metinlerle vergilendirme ve kamu kaynaklarının kullanımının temsili kurumun onayına bağlanması kurumsallaşır. Zamanla bu anlayış, “temsil olmadan vergi olmaz” ilkesine dönüşür; bütçe hakkı da yalnız bir muhasebe usulü değil, siyasal denetim aracına evrilir.

Dolayısıyla bütçe, yürütmenin elindeki en güçlü araçlardan biri olan “kaynak dağıtımı”nı halk adına sınırlandırmanın yolu haline gelir.

Temsili demokraside mali denetimi, “asil–vekil” zinciri olarak düşünmek açıklayıcıdır: yurttaş (asil), parlamento (vekil) aracılığıyla iktidarın mali gücünü denetler. Bu zincirin işlemesi için parlamentonun bütçeyi yalnızca görüşen değil, aynı zamanda değiştirebilen ve sonuç alabilen bir aktör olması gerekir. Çünkü “görüşme” ile “bütçe hakkı” aynı şey değildir; bütçe hakkı, iktidarın önceliklerini dönüştürme kapasitesidir.

Zincirin parlamento halkası zayıfladığında, temsil biçimsel olarak sürer ama hesap sorma zayıflar; “makro hedefler”, “borç yönetimi” ve “istikrar” başlıklarının gölgesinde hak temelli öncelikler geri plana itilir.

Bu yüzden bütçe, bir devletin en “siyasal” metnidir: yalnız paranın nereye gideceğini değil, iktidarın kimin hayatını kolaylaştırmayı, kimin hayatını zorlaştırmayı tercih ettiğini gösterir. Halktan toplanan kaynakların halk adına, halkın temsilcileri tarafından denetlenip denetlenmediği bütçe meselesinde görünür........

© Gazete Pencere