Gerçeğe şüpheyle bak!

Tülin Tankut

(“Bireysel Zorbalık” başlıklı yazı, üzerinde tartışılacak bir belgeselin sunumuyla devam ediyor.)

Sosyal İkilem (Social Dilemma) adlı belgesel dramanın (2020, 13) yönetmeni Jeff Orlowsky. Filmin tanıtımı için ekranda şu yazıya yer verilmiş: “Bu belgesel dramada, sosyal ağların insanlar üzerindeki tehlikeli etkileri, kendi yaratımları konusunda uyarılarda bulunan teknoloji uzmanlarının eşliğinde ele alınıyor. “(Sosyal ağlar bizim yabancımız değil: Face-book, instegram, eski adıyla twitter, Whatsapp… You tube, google, ne derler, say sayabildiğin kadar.) Tehlikenin ciddiyeti konusunda uyarı niteliğinde bir başka yazı da yer alıyor ekranda: “Ölümlülerin hayatına giren tüm büyük olaylar, beraberinde lanet getirir. (Sofokles)

Teknoloji uzmanlarının ilki, sosyal ağların olumlu yönlerine değindikten sonra madalyonun öbür yüzü için “bilgi çağından yanlış bilgi çağına geçtik” diyor. Diğerleri de onu doğrulayan beyanlarda bulunuyorlar. “Dünyanın kayışı kopmuş gibi. Bu normal mi? Kendimize bunu sormamız gerekir. (Google’ın eski tasarım etikçisi Tristan Harris) 2006’da Google’ın yaptıklarına hayrandık.” Aynı şirketin para kazanma direktörü, bu işten reklamlarla para kazanılmalıydı.” Diyor. Ahlaki sorumluluk üzerine yazar Jaron Lanier’in görüşü: “Sosyal medyayı silmek gerek. Sosyal medya hayatımızı mahvediyor. Şirketler para kazanmak için sizi ekran başında tutmayı hedefler. Davranış ve algılardaki o algılanmamış değişimi sağlamak için de çok fazla veriye (hareketlerimiz, davranışlarımız, zevklerimiz v.d) ihtiyaç vardır. (Verilen reklam mutlaka başarılı olmalıdır çünkü.) Buna “gözetim kapitalizmi” deniyor. Herkesin ne yaptığından haberi olan ve bundan kâr eden, teknoloji şirketlerinin de buna hizmet ettiği bir kapitalizm. Bu yeni bir piyasa.”

Bir başka eski şirket çalışanı: “İnternette her hareketiniz dikkatlice izlenip kaydoluyor. Verileriniz denetlenmeden teknoloji şirketlerinin eline geçiyor.” Verilerle neler yapıyorlar peki? “Hareketlerimizi öngören modeller (avatarlar) oluşturuyorlar, bu yüzden kullanıcı sayısını artırmak için; arkadaşlarınızı katmanız çok önemli.” (Arkadaş bul, Facebook’u büyüt!) Kullanıcılar birbirlerini etiketliyorlar.

“Zihinlerimizin ne kadar savunmasız olduğunun farkında değiliz, eğitimli olanlarımız için bile geçerli bu. Teknoloji şirketleri sihirbaz gibi; amaçları insanları ikna etmek ve bunun teknolojiye aktarılması; adı da “İkna Teknolojisi.” Kullanıcının hiç haberi olmadan onu etkileyebiliyorlar. “Mucitler, yaratıcılar, bunun bilincine vardık ama yapmayı sürdürdük “diye itirafta bulunuyorlar. (“Hepimiz kobayız.”) Teknoloji şirketleri, daha çok para kazanmak için kullanıcıların gerçek dünyadaki duygu ve davranışlarını onlara fark ettirmeden manipüle edebileceklerini keşfettiler. İnsanın psikolojik zaaflarından yararlanıyorlar. Dopamin salgılamalarını istiyorlar.” “Araç bazlı teknolojiden (bisiklet) manipülasyon bazlı teknolojiye Facebook v.d.- geçtik. Cep telefonu bağımlılığı, e- posta bağımlılığı da hileleri bilmemize karşın bizim yatak odalarımıza da girdi. Sosyal medya bir uyuşturucudur, bağımlılık potansiyeli taşır; kölesi olacağımız şeyi yaratıyoruz” diyen eski bir şirket çalışanına göre irade göstermiş olmalarına karşın bağımlılıklarını yenememişlerdi.

Ekrana, yemekte bile cep telefonsuz yapamayan bir aile geliyor. Anne, bağımlılık riskine karşı cep telefonlarını topluyor ve özel olarak bu iş için üretilmiş kilitli bir kutuya koyuyor. Eşi ve çocukları mırın kırın ederek yemeğe başlıyorlar. Çok geçmeden baba, “acaba bana bir mesaj geldi mi, telefona bir baksam, diyor, kadın izin vermiyor. Arkadan ergen kız, çatal almak bahanesiyle sofradan kalkıp kutunun kilidini zorluyor, açamayınca da kutuyu kırıp içinden cep telefonunu alarak üst kata kaçıyor. Genele bakılırsa çocuklar, annelerine yalan söylüyorlarmış, cep telefonlarıyla saatler geçirdikleri saptanmış. Ama bağımlılığa karşı henüz bir çalışma yapılmamış. “Sosyal medya........

© Gazete Manifesto