Jadaliyya’da L imzasıyla çıkan ve İran’dan yazılan bir yazıda ‘Kadın devrimi nedir?’ sorusuna bir kadın devriminin bağrından cevap veriliyor. Yazar L, kadın devriminin bir figür olmak arzusu ile doğduğunu söylüyor. İranlı kadınların defalarca dediği gibi korku duvarını aşmaktan bahsediyor. Ama korku duvarını aşmanın akılda değil eylemde gerçekleştiğine işaret ediyor. Eylem anında, sokakta, kadınların akıllarına ölümü getirmediğini söylüyor L. Arzuları, amaçları tüm yasaklara rağmen o her gün sosyal medyada dolaşıma giren fotoğraflardan biri olabilmek. O fotoğraflarda figürleşmek. O fotoğraflar ki her biri biricik ve aynı oranda da kolektif. Her bir beden, hikayesi uzun uzun anlatılmasına gerek olmaksızın İran’ın ve belki de kadınlığın tüm tarihini içinde barındıran ve patlayan bir pıhtı… Doya doya sokaklara, sıkıştırıldığı sınırlardan toplumsallığın kalbine akıyor. Mollaların kurduğu toplumsallığı sel basıyor.

Devrim nedir hakikaten de? Bir kadın devrimi neye benzer? Şimdilerde büyük bir saldırı altında olan sevgili Rojava’da kadın devriminden bahsederken neler kastettik? Arjantin’den yazan Veronica Gago ve Fransa’dan yazan Elsa Dorlin bir beden neler yapabilir sorusunun belki de en devrimci soru olduğunu söylüyorlar. Özellikle kadınlar için. Ataerkil terbiye ve had bildirmeler sonucunda oluşan bedenlerimiz hakikaten nelere kadir? Rojava’da IŞİD tarafından kaçırılan kadınların silah kuşanıp komutan olmalarında, İranlı kadınların saçlarını açarak koşuşturmalarında, Şili’den gelen Las Tesis ezgisine hep beraber çömerek kalkarak ve bağırarak eşlik ettiğimizde, aştığımız hadler ve hudutlarda, bedenlerimizi bir kadim tarihten soyup başka bir imkanın işareti haline getirdiğimizde…

Aklıma bana göre 21. yüzyılın yapılmış en iyi dizisi olan The OA geliyor. Birbirine hiç benzemeyen, hiç de masum olmayan ama tam da tüm ezilme biçimlerinin bedenlerinde kesiştiği bir grup bir araya gelip aynı dansı yaparsa, bedenlerinin nelere kadir, ne inceliklere kadir olduğunu keşfederse ne olur? Bambaşka boyutlar açılır yaşamın tam ortasında…

Devrim hududu aşmak, eşiği aşmak, had bilmemek. Devrim bizi ete döndürmeye çalışan tüm güçlere karşı etin hafızasıyla bir bedenin neler yapabileceğini kolektifçe keşfetmek.

Ataerkil akıl, 6 yaşında bir kız çocuğunun etini satılığa çıkartmış. Bedeninin tüm kapasitesini ataerkil topluma, daha en başından 6 yaşından, ataerkil topluma versin demiş. Kıstırmış onu, durdurmuş, zimmetine geçirmiş, sabitlemiş. Tecavüz etmiş, hamile bırakmış. Yalnızlaştırmış.

Din ve ataerkinin bir arada çalışma meselesidir. Hiç de değildir de. İtalya’nın ünlü markası Belanciaga çocukları birer cinsel obje haline getiren reklamlarıyla anılıyor şimdilerde. Tik Tok kullanıcısı gençler yıktı ortalığı. Belanciaga marka ayakkabılar, çantalar topluca yakıldılar. Belanciago özür diledi. Aman aman. Sermaye ve ataerkinin bir arada çalışma meselesidir. Fazlasıdır.

Bedenle ilgili her şey, her şey derken hakikaten her şey politiktir. Beden terbiyeyle oluşur. O terbiye esnasında canı yanan et terbiyeye düşman bir hafıza oluşturur. O hafıza bizi ataerkil terbiyeden kopartıp başka terbiyelerin imkanına göz kırpar. İmam nikahı adı altında satılığa çıkartılan kadınların et hafızaları büyülü ve lanetli bir biçimde toplumsal bilinç altımız oluyor. Reklamlarda gördüğümüz çocuklar bize çocuk pornografisinin dehşetli ama bir o kadar da yaygın karanlığını anlatıyor. Tik Tok’taki gençler meselenin ölüm kalım meselesi olduğunu tüm bilinç altlarıyla tanıyorlar. İşte şimdilerde o bilinçaltı dünyanın her yerinde açığa çıkıyor bedenleşiyor yeni bir terbiyenin tüm davetkarlığıyla baştan çıkarıcı bir biçimde göz kırpıyor. Bizi durduramayacaksınız.

Bizim bir dansımız var. Her gün ev içlerinde, cezaevlerinde, sokakta kolektif bir biçimde icra ettiğimiz kuşaktan kuşağa geçirdiğimiz. Bilmeyeceksiniz.

Sayın Bakanlar, Başbakanlar ve Cumhurbaşkanları yenileceksiniz!

2005-2016 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Şu anda Berlin’de yaşamaktadır. Nokta dergisi ve Özgür Gündem gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Anne, Siyasetçi, Gerilla: Kürt Özgürlük Hareketi’nde Kadınların Siyasi Tahayyülü (Mother, Politician, Guerilla: Women’s Political Imagination in the Kurdish Movement) kitabı yakında İngilizce olarak Basımevi Fordham University Press tarafından yayınlanacaktır.

QOSHE - Bedenlerimiz nelere kadir? - Nazan Üstündağ Kimdir?
menu_open
Columnists . News Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bedenlerimiz nelere kadir?

18 8 1
11.12.2022

Jadaliyya’da L imzasıyla çıkan ve İran’dan yazılan bir yazıda ‘Kadın devrimi nedir?’ sorusuna bir kadın devriminin bağrından cevap veriliyor. Yazar L, kadın devriminin bir figür olmak arzusu ile doğduğunu söylüyor. İranlı kadınların defalarca dediği gibi korku duvarını aşmaktan bahsediyor. Ama korku duvarını aşmanın akılda değil eylemde gerçekleştiğine işaret ediyor. Eylem anında, sokakta, kadınların akıllarına ölümü getirmediğini söylüyor L. Arzuları, amaçları tüm yasaklara rağmen o her gün sosyal medyada dolaşıma giren fotoğraflardan biri olabilmek. O fotoğraflarda figürleşmek. O fotoğraflar ki her biri biricik ve aynı oranda da kolektif. Her bir beden, hikayesi uzun uzun anlatılmasına gerek olmaksızın İran’ın ve belki de kadınlığın tüm tarihini içinde barındıran ve patlayan bir pıhtı… Doya doya sokaklara, sıkıştırıldığı sınırlardan toplumsallığın kalbine akıyor. Mollaların kurduğu toplumsallığı sel basıyor.

Devrim nedir hakikaten de? Bir kadın devrimi neye benzer? Şimdilerde büyük bir saldırı altında olan sevgili Rojava’da kadın devriminden bahsederken neler kastettik? Arjantin’den yazan Veronica Gago ve Fransa’dan yazan Elsa Dorlin bir beden neler yapabilir sorusunun belki de en devrimci soru olduğunu söylüyorlar. Özellikle kadınlar için. Ataerkil terbiye ve had bildirmeler sonucunda oluşan bedenlerimiz hakikaten nelere kadir? Rojava’da IŞİD tarafından kaçırılan kadınların silah kuşanıp komutan olmalarında, İranlı kadınların saçlarını........

© Gazete Karınca


Get it on Google Play