28 Mayıs’ta gerçekleştirilen ikinci tur seçimleriyle birlikte ‘tarihi’ denilen seçimler sonuçlanmış oldu. Seçim sonuçlarına göre gerek parlamento seçimleri gerekse cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazananı, sağcı bloku en uç noktada temsil eden Cumhur İttifakı. Bu ittifak, 14 Mayıs seçimlerinde parlamento çoğunluğunu elde ederken, 28 Mayıs seçimlerinde de ortalama yüzde 4’lük bir fark ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı.
Bu sonuçlara göre dünya, bölge ve ülke konjonktürü olağan devam ederse 5 yıl daha bu ittifak ülkeyi yönetmeyi sürdürecek. Haliyle mevcut seçimlerin kazananı AKP ve MHP’nin başını çektiği, ülkedeki kötü gidişatın sorumlusu olan başta bu iki parti olmak üzere Cumhur İttifakı’dır.
***
Seçimin kazananı Cumhur İttifakı iken, seçim sonuçları itibariyle kaybedeni ise başını CHP’nin çektiği Millet İttifakı oldu. Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerinde parlamento çoğunluğunu elde edemediği gibi 28 Mayıs’taki ikinci tur seçimlerinde de adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan karşısında yüzde 4’lük bir fark ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetti.
Devlet veya sistem partileri olarak nitelendirdiğim ve esas olarak sağcı olan bu partilerin kurduğu Cumhur ve Millet ittifakları yarışında, iktidar yarışını Millet İttifakı denen blok kaybetti.
***
Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı bloklarının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam rejimine karşı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Emek ve Özgürlük İttifakı da desteklediği aday kazanamadığı gibi parlamento seçimlerinde de hedeflediği başarıyı elde edemedi.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nı ve bu ittifakın asıl belirleyeni ve taşıyanı olan HDP-Yeşil Sol Parti’de temsil ettiği ideolojik-politik hat boyutuyla kaybetmesini sadece seçimlere indirgemeden ama mücadelenin bir alanı olarak görülen parlamento seçimleri boyutuyla bir başarısızlığının olduğunu söyleyebilirim. Bu başarısızlık, üzerine çok fazla düşünülmesi ve sonuçlar çıkarılması gereken bir başarısızlık olarak görülmek zorundadır.
Yeşil Sol Parti ve TİP olmak üzere iki ayrı parti ile seçimlere giren Emek ve Özgürlük İttifakı’nı, kaybeden olarak değil seçimler boyutuyla başarısız olarak nitelendirmemin sebebi ise, bu ittifakın ağırlıklı bileşenlerinin bu alanı genel mücadele hattının esası değil bir parçası olarak görmesinden kaynaklanıyor. Bu ittifak da devlet blokları gibi mücadeleyi sadece parlamenter sisteme göre ele almış olsa açık bir şekilde, Emek ve Özgürlük İttifakını da hedeflerine ulaşmada başarısız değil kaybeden taraf olarak nitelendirmek mümkündü.
***
Bu tablo içerisinde seçim süreci ve sonuçlarına dair bazı noktaların özellikle vurgulanmasına ihtiyaç var.
Cumhur İttifakı, kendi olanaklarının yanı sıra devletin olanaklarıyla, eşit koşullarda değil devletin her türlü aygıtının yanı sıra kendisinin yarattığı birçok kirli aygıt ile birlikte bu süreci yürüttü. Bu açıdan Cumhur İttifakı, elindeki tüm olanaklarına rağmen kazanmıştır ama özü itibariyle başarılıdır diyemeyiz. Kazanmasının sebebi, tüm devlet olanaklarına rağmen karşısındaki muhalefetin handikaplarıdır.
14 Mayıs’ta yapılan seçimler öncesinde ibre ve yapılan araştırmaların büyük çoğunluğu Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’nu kazanıyor gösterirken, Millet İttifakı’nın CHP dışındaki aktörlerinin çalışmalarının çok yetersiz olduğu görülüyordu. Bu ittifak içerisinde Kılıçdaroğlu’nun kazanmaması için özel bir çaba varmış izlenimi edinmek mümkündü.
Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’a kadar ciddi bir çalışma yürütürken ve ana hatlarıyla doğru bir dil ile kampanyasını gerçekleştirirken, 14 Mayıs seçim sonuçlarıyla birlikte denge olarak Sinan Oğan’ın ve ırkçı bir parti olan Zafer Partisi’nin, HDP-Yeşil Sol Parti tabanına karşı asıl belirleyen olarak topluma sunulmasının hem Cumhur hem de Millet ittifakı açısından ortak bir devlet politikası olduğunu düşünüyorum.
Çünkü devlet aklı denen ve Türklük Sözleşmesi etrafında birleşen bu bloklar, yeni bir yüzyıla girerken esas gücünü Kürt ve Alevi halkından alan Emek ve Özgürlük İttifakı’nı belirleyen olmaktan çıkarmayı hedeflediler. Belki bir komplo teorisi olarak da nitelendirilebilir ancak 14 Mayıs seçimlerinin çok hesaplı bir şekilde her iki blok tarafından da Sinan Oğan dengesiyle ikinci tura bırakıldığı görüşündeyim. Bu tercih edilen bir durum olmasa, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Mayıs’taki oy oranıyla hiç tereddüt etmeden ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ diye açıklama yapabilirdi ancak bunu yapmadı.
***
Bununla birlikte ‘Hak hukuk adalet’ diye bir kampanya yürüten Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’tan sonra hemen hemen 180 derecelik bir dönüş yaparak, AKP’nin yürüttüğü bir söylemle paralel bir kampanya yürütmeye başladı. Her iki blok, devletin kodlarına dönüp aynı dille sözde denge durumuna gelen Sinan Oğan’ın olmayan tabanının oylarını almaya odaklandılar.
Yüzde 10,5 oy alan Emek ve Özgürlük İttifakı görünmez hale getirilirken, devlet refleksi devreye girdi. ‘Hak hukuk adalet, yüzleşme, Kürt sorununa Meclis’te çözüm’ diyen Kılıçdaroğlu, neredeyse Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’a benzer açıklamalar yapmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nu suçlayan Erdoğan ise, zaten seçim kampanyasını montajlarla, kara propaganda ile başından beri bu çerçevede yürütüyordu.
***
14 Mayıs sonrası ortaya çıkan bu atmosfer içerisinde parlamento seçimlerinde hedeflediği sonucu alamamasına ve Kürt tabanında yaşanan kırılmaya rağmen belirlediği politika çerçevesinde Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’na uyarılarda bulunurken, değişiklik yapmayan tek parti ise HDP-Yeşil Sol Parti oldu. Bu doğru muydu yanlış mıydı tartışmasını söz konusu parti kendi yetkili kurullarında ve tabanında mutlaka yapacaktır. Ancak 14 Mayıs seçimlerine ilişkin politikada çok ciddi zorlanmasına rağmen en tutarlı politikanın HDP-Yeşil Sol Parti tarafından yürütüldüğünü düşünüyorum.
Seçim sonuçları boyutuyla hedeflediğini elde edememesine rağmen HDP-Yeşil Sol Parti, tek adam rejimini sonlandırmak için stratejisini dönemsel kazanımlara kurban etmedi. Yine hep hedefte olan Kürt halkı, bu süreçte emek, özgürlük ve adalet için bağrına taş basarak üzerine düşeni yaptı mı? Evet sonuna kadar yaptı. Seçim haritasına bakıldığında bu hak, Kürt halkına teslim edilecektir.
***
Bu çerçevede sonuç olarak şunları söyleyebilirim. Tarihi olarak nitelendirilen 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında tek adam rejimi seçimlerde yenilgiye uğratılamadı emek ve özgürlük güçleri tarafından. Ancak belki daha çetin olacak ama hayat da mücadele de devam ediyor. Bu seçimlerle birlikte hayata emek ve özgürlükten yana bakanların ve kendisini Emek ve Özgürlük İttifakı olarak ifade edenlerin çıkaracağı dersler var;
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, haber şefi ve editör olarak çalıştı. DEM TV’de ve 1HaberVar Platformu’nda editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.
Bir yenilgi değil yola dönmek için hakiki bir uyarı
5
21
31.05.2023
28 Mayıs’ta gerçekleştirilen ikinci tur seçimleriyle birlikte ‘tarihi’ denilen seçimler sonuçlanmış oldu. Seçim sonuçlarına göre gerek parlamento seçimleri gerekse cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazananı, sağcı bloku en uç noktada temsil eden Cumhur İttifakı. Bu ittifak, 14 Mayıs seçimlerinde parlamento çoğunluğunu elde ederken, 28 Mayıs seçimlerinde de ortalama yüzde 4’lük bir fark ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı.
Bu sonuçlara göre dünya, bölge ve ülke konjonktürü olağan devam ederse 5 yıl daha bu ittifak ülkeyi yönetmeyi sürdürecek. Haliyle mevcut seçimlerin kazananı AKP ve MHP’nin başını çektiği, ülkedeki kötü gidişatın sorumlusu olan başta bu iki parti olmak üzere Cumhur İttifakı’dır.
***
Seçimin kazananı Cumhur İttifakı iken, seçim sonuçları itibariyle kaybedeni ise başını CHP’nin çektiği Millet İttifakı oldu. Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerinde parlamento çoğunluğunu elde edemediği gibi 28 Mayıs’taki ikinci tur seçimlerinde de adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan karşısında yüzde 4’lük bir fark ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetti.
Devlet veya sistem partileri olarak nitelendirdiğim ve esas olarak sağcı olan bu partilerin kurduğu Cumhur ve Millet ittifakları yarışında, iktidar yarışını Millet İttifakı denen blok kaybetti.
***
Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı bloklarının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam rejimine karşı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Emek ve Özgürlük İttifakı da desteklediği aday kazanamadığı gibi parlamento seçimlerinde de hedeflediği başarıyı elde edemedi.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nı ve bu ittifakın asıl belirleyeni ve taşıyanı olan HDP-Yeşil Sol Parti’de temsil ettiği ideolojik-politik hat boyutuyla kaybetmesini sadece seçimlere indirgemeden ama mücadelenin bir alanı olarak görülen parlamento seçimleri boyutuyla bir başarısızlığının olduğunu söyleyebilirim. Bu başarısızlık, üzerine çok fazla düşünülmesi ve sonuçlar çıkarılması gereken bir başarısızlık olarak görülmek zorundadır.
Yeşil Sol Parti ve TİP olmak üzere iki ayrı parti ile seçimlere giren Emek ve Özgürlük İttifakı’nı, kaybeden olarak değil seçimler boyutuyla başarısız olarak nitelendirmemin sebebi ise, bu ittifakın ağırlıklı bileşenlerinin bu alanı genel mücadele hattının esası değil bir parçası olarak görmesinden kaynaklanıyor. Bu ittifak da........
© Gazete Karınca
visit website