Türkiye’de hapishaneler adeta işkence hanelere çevrilmiş durumda. Her türlü insan hakkı ihlalinden tutalım, cezaevi yönetimlerinin keyfi infaz yakma uygulamaları, hasta tutuklu ve hükümlülere yönelik insanlık dışı uygulamalar almış başını gidiyor.
‘İntihar etti’ iddiasıyla hapishanelerden sürekli siyasi tutuklu ve hükümlülerin cenazeleri çıkıyor. Adli tutuklular noktasında da benzer bir durum sözkonusu.
Hapishanelerde yaşanan vahşetin boyutunun nereye vardığını en son Garibe Gezer’e yapılan işkencenin görüntüleriyle hepimiz gördük.
Hapishanelerde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik yaşatılan kötülüklerin sayısını saymakla bitiremeyiz. Bu konuda sadece İHD’nin son yıllarda açıkladığı raporlara bakmak dahi hapishanelerdeki durumun geldiği boyutu birçok yönüyle ortaya koyuyor.
***
Yine PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan mutlak tecrit ve hukuksuzluk tüm dünyanın gündeminde olmasına rağmen AKP-MHP iktidarı, kendi anayasası başta olmak üzere uluslararası hiçbir sözleşmeyi dikkate almadan bu insanlık dışı uygulamayı da kesintisiz olarak sürdürüyor.
Yaşatılanları protesto etmek için başta siyasi tutuklu ve hükümlülerin aileleri olmak üzere insan hakları savunucuları, birçok eylem ve etkinlikler gerçekleştiriyor. Tutuklu ve hükümlü ailelerinin uzun süredir bu eylemlerden biri olarak sürdürdüğü ‘Adalet Nöbetleri’ de Diyarbakır, Van, İstanbul ve İzmir’de devam ediyordu.
İstanbul’da eylemlerine devam eden aileler, Adalet Nöbetini, tecridi ve hapishanelerdeki adaletsizliği protesto etmek amacıyla yapacakları bir yürüyüşle sonlandırmak istedi.
***
Günlerdir konuşulan görüntüyü de her türlü demokratik hak talebini bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan aldıkları talimatlarla engelleyen polisin, HDP İstanbul İl Eşbaşkanı ve eski Milletvekili Ferhat Encü’ye yaptığı hakaret ve attığı tokadı izledik.
Ferhat Encü’ye yapılan hakaret ve atılan tokadın yanı sıra yaşı 70’in üzerinde olan bir annenin polisler tarafından kolunun bükülmesi ve kolu büken polisin anneye karşı olan kininin tümüyle yüz ifadesine yansıması bir diğer fotoğraf olarak çıktı karşımıza.
Her iki fotoğraf da devletin veya bugünkü koşullar açısından değerlendirecek olursak devleti temsil eden iktidarın Kürde bakış açısının fotoğrafıdır.
***
Ferhat Encü’yü hepimiz ne zaman tanıdık…
Bu devletin, 28 Aralık 2011 tarihinde göz göre göre Roboski’de sınır ticareti yapan 17’si çocuk 34 sivil yurttaşı savaş uçaklarından attığı bombalarla katletmesinden sonra tanıdık hepimiz.
Ferhat Encü, bu katliamda kardeşi Serhat ile birlikte 27 akrabasını kaybetti. Yaşamını yitiren diğer insanlar ise, köylüleriydi. 34 sivili uçaklarla bombalayıp, bunun hesabını vermeyen, bir özrü dahi Roboskililere fazla gören devlet, bu katliamdan sonra mücadelesini her alanda sürdüren Ferhat Encü’yü ve Roboskilileri her zaman hedefinde tuttu.
HDP’den milletvekili seçilen ve parlamentoda başta Roboskililer olmak üzere kendi halkının sesi olmaya çalışılan Ferhat Encü, vekil olduğu dönemde de defalarca askerlerin, polislerin saldırısına maruz kaldı. Meclis’te AKP’li vekillerin hedefi oldu. Bu saldırılar yetmedi, hukuksuz bir şekilde vekilliği düşürüldü ve hapishaneye konuldu.
Ferhat Encü hapisteyken OHAL döneminde kapatılan Roboski-Der’in sözcüsü olan kardeşi Veli Encü de ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla 2019 yılında tutuklanarak, hapishaneye konuldu.
Tüm bu yaşatılanlara rağmen hapishaneden çıktıktan sonra da mücadelesini sürdüren Encü, tam da Roboski katliamının 12’inci yıldönümüne sayılı günler kala devletin tekrar hedefi oluyor.
***
Devletin hedefi oluyor diyorum çünkü Ferhat Encü’ye tokat atan polisin tavrı da, 70 yaşın üzerindeki Zeynep annenin kolunu arkadan kinle büken polisin tavrı da sadece kişisel bir kin veya faşist hezeyanlarla açıklanamaz.
Veya yaptığı birçok uygulama ve açıklamaları suç kapsamında olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatlarıyla da açıklanamaz bu durum.
Sadece Roboski katliamı üzerinden ele alırsak, Roboski uçaklardan atılan bombaya uzanan elde, Zeynep annenin kolunu büken el de ve Ferhat Encü’ye tokat atan elde devletin elidir.
Ve o devlet eli, ideolojik bütünlüğünü tamamlayan büyük parça Kürde karşı inkar ve yok saymanın ideolojik bütünlüğü içerisinde her daim hakkını arayan Kürdü ve onun yanında yer alanları hedef almaktadır.
Kişisel kin, faşist hezeyanlar, vahşice saldıran polisler, o devlet elinin her zaman değişebilecek basit figüranlarıdır…
1980 yılında Dersim’in Xozat ilçesi Pakire köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimi Xozat’ta tamamladı. 2004 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarında KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda çalışmaya başladı. Dicle Haber Ajansı’nda uzun süre muhabir, haber şefi ve editör olarak emek verdi. DEM TV’de editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 1HaberVar Platformu’nda editörlük yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.
O el Roboski’de bomba İstanbul’da tokattır
Türkiye’de hapishaneler adeta işkence hanelere çevrilmiş durumda. Her türlü insan hakkı ihlalinden tutalım, cezaevi yönetimlerinin keyfi infaz yakma uygulamaları, hasta tutuklu ve hükümlülere yönelik insanlık dışı uygulamalar almış başını gidiyor.
‘İntihar etti’ iddiasıyla hapishanelerden sürekli siyasi tutuklu ve hükümlülerin cenazeleri çıkıyor. Adli tutuklular noktasında da benzer bir durum sözkonusu.
Hapishanelerde yaşanan vahşetin boyutunun nereye vardığını en son Garibe Gezer’e yapılan işkencenin görüntüleriyle hepimiz gördük.
Hapishanelerde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik yaşatılan kötülüklerin sayısını saymakla bitiremeyiz. Bu konuda sadece İHD’nin son yıllarda açıkladığı raporlara bakmak dahi hapishanelerdeki durumun geldiği boyutu birçok yönüyle ortaya koyuyor.
***
Yine PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan mutlak tecrit ve hukuksuzluk tüm dünyanın gündeminde olmasına rağmen AKP-MHP iktidarı, kendi anayasası başta olmak üzere uluslararası hiçbir sözleşmeyi dikkate almadan bu insanlık dışı uygulamayı da kesintisiz olarak sürdürüyor.
Yaşatılanları protesto etmek için başta siyasi tutuklu ve hükümlülerin aileleri olmak üzere insan hakları savunucuları, birçok eylem ve etkinlikler gerçekleştiriyor. Tutuklu ve hükümlü ailelerinin uzun süredir bu eylemlerden biri olarak sürdürdüğü ‘Adalet Nöbetleri’ de Diyarbakır, Van, İstanbul ve İzmir’de devam ediyordu.
İstanbul’da eylemlerine devam eden aileler, Adalet Nöbetini, tecridi ve hapishanelerdeki adaletsizliği protesto etmek amacıyla yapacakları bir yürüyüşle sonlandırmak istedi.
***
Günlerdir konuşulan görüntüyü de her türlü demokratik hak........
© Gazete Karınca
visit website