25 Ekim sabahında Ankara’da gazeteci Berivan Altan’ın görüntüsünü izlemişsinizdir hepiniz.
Önce elinde uzun namlulu silahla maskeli bir polis çıkıyor, ardından Berivan’ı ters kelepçelemiş, boynunu eğdirmek için tüm pervasızlığıyla yüklenen iki kadın polis.
Polisler, Berivan’ın iki katılar, ellerini arkaya doğru germişler ve işkenceyle boynunu eğmeye çalışıyorlar Berivan’ın.
Berivan’ın kaçabilme gibi bir olanağı veya kaçma gibi bir niyeti yok.
Ankara’da gazetecilik yapıyor, gazetecilik yaptığı, gerçekleri yazdığı için daha önce de defalarca gözaltına alındı, tutuklandı Berivan.
Çıktıktan sonra yine gazeteciliğe devam etti.
Onlar da biliyorlar Berivan’ın kaçmayacağını…
Bırakın evini özel harekat polisleriyle, zırhlı araçlarla basmayı, tebligat yapılsa gidip ifade verecek Berivan.
Ne yapıyor ki; gerçeklerden hakikatten haberdar ediyor toplumu Berivan, yüzde 95’i yalanla toplumu uyutmaya çalışan yandaş medya pespayeliğine ve iktidarın pervasızlığına karşı.
***
İşte tam da büyük suç bu!
Yalana karşı gerçeği gündeme getirmek, güçlü olmak ile haklı olmak arasındaki farkı gözetmek; iktidardan yana değil iktidarın mağdur ettiği kesimlerden yana gazetecilik yapmaktır Berivan’ın suçu.
Tüm baskılara rağmen Özgür Basın geleneğinin sürdürücüsü olmak, halkının yaşadığı inkar ve asimilasyonu dile getirmektir Berivan’ın suçu.
Ankara Emniyeti’nin servis ettiği kapıdaki görüntünün dışında sonradan öğreniyoruz ki, işkenceye içerde başlamışlar.
Saatlerce elleri arkada kelepçeli ve yere yatırılmış bir şekilde bekletmişler Berivan’ı ve aynı evi paylaştığı gazeteci arkadaşlarını.
İçerideki işkenceyi, dışarıya çıkarken servis edecekleri görüntülerle tamamlamak istemiş polisler.
Polis yelekleri giymişler, hazırlık yapmışlar, dışarıda polis kamerası açısını ayarlamış ve Berivan’a ‘boyun eğdirme’ çekimi için tekrar işkence başlamış.
Tüm çıplaklığıyla görülüyor bu işkence Emniyetin servis ettiği görüntülerde.
Eli kolu bağlı kendisinin iki katı iki polis arasında ve etrafta onlarca uzun namlulu, zırhlı araçlı polisler ve özel harekat timleri varken, yapılan bir tedbir değil; Berivan’a boyun eğdirirken topluma ve hakikatten yana haber yapan, mağdurun sesi olan gazetecilere gözdağı vermek.
Bunun başka da bir açıklaması yok.
Zaten daha sonra Berivan, bu durumu avukatları aracılığıyla anlattı.
“Sana boyun eğdireceğiz” demişler polisler Berivan’a ve direnmemesini, sorun çıkarmamasını istemişler.
Berivan da bu insanlık dışı uygulamaya direndiği için işkenceyle yaka paça gözaltı aracına atmışlar.
***
Berivan’ın görüntüsü ile birlikte servis edilen bir diğer görüntü de çalışma arkadaşı Deniz Nazlım’ın görüntüsü.
Berivan’ı da Deniz’i de iyi tanırım.
Gazeteciliğe başladığı günden beri bilirim Deniz’i.
Birlikte çok zaman geçirdik, karşılıklı çok şey öğrendik birbirimizden.
Onu da araya alan ve onun da iki katı olan polisler, boynunu eğmeye çalışıyor.
Fiziken polislere göre çok zayıf olmasına rağmen Deniz de Berivan gibi boynunu eğmemek için direniyor.
***
Ankara Emniyeti’nin sosyal medya hesabından Berivan ve Deniz’in görüntülerini yayınlaması, boyun eğdirmek için devletin tepeden en alt birime kadar seferber olduğunu gösteriyor bize.
Sadece Berivan ve Deniz’in servis edilen görüntülerin de değil, geçmişten günümüze yüzlerce örneğini gördük ve görmeye devam edeceğiz.
Berivan ve Deniz ile birlikte Mezopotamya ve JİNNEWS ajansı çalışanı olan 11 gazeteci gözaltı alınmıştı.
Gazetecilerden 45 günlük bebeği olan Zemo Ağgöz ev hapsi, Mehmet Günhan ise adli kontrol şartıyla bırakılırken; Berivan, Diren, Habibe, Öznur, Ceylan, Deniz, Salman, Emrullah ve Hakan ise, sırf yaptıkları haberler gerekçesiyle “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı 29 Ekim’de.
Yani Cumhuriyet’in 99’uncu yılının sabah 03:00 sıralarında Ankara Adliyesi’nde kararı veren savcı ve hakimler, 9 gazeteciyi tutuklayarak selam durdular Cumhuriyet’in 100’üncü yılına.
***
Gözaltındaki arkadaşlarımızın durumunun ne olacağını öğrenmek için o gün aileleri ve arkadaşları olarak adliye önündeydik.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gerekçesiyle adliye 28 Ekim öğleden sonra tatil edildi ve içeride beklenmesine polisler izin vermedi.
Tesadüf bu ya!
Aynı gün AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara Spor Salonu’nda programı vardı.
Birçok yol kapatıldığı için yüzlerce kişi dışarıda beklediğimiz yerden geçiyordu ellerinde bayraklarla.
Erdoğan’ın ‘Türkiye’nin Yüzyılı’ vizyonunu açıkladığı programı izlemeye gidenler veya izlemekten dönenler.
29 Ekim sabahının 03:00’da avukatlar, arkadaşlarımızın tutuklandığını haber verdiğinde Ankara karanlığı ve ayazını daha fazla hissetmeye başladık.
27 Ekim’de Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin verdiği talimatın ardından tutuklanmıştı.
28 Ekim’de Erdoğan, ‘Türkiye’nin Yüzyılı’ programını açıklamasından saatler sonra 9 gazeteci tutuklandı.
***
Son dört günde yaşananları düşünerek, Ankara’nın karanlığı ve ayazı içerisinde sabaha doğru eve yürürken, Türkiye’nin geçmiş yüzyılına gitti hafızam ve Dersim’de mağaralarda kimyasal gaz ile zehirlenen insanları düşündüm.
Sonra ‘Türkiye’nin Yeni Yüzyılı’ bizim açımızdan nasıl olacak diye düşünürken, Berivan’ın, Deniz’in ve tutuklanan diğer gazetecilerin ‘ardıllarıyız’ dediği Apê Musa’nın dizelerine takılı kaldım…
“Kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taşırdı rüzgar,
Alçak damlı evlerin yüksek küçük pencerelerinden soluk ışıklar yağıyordu geceye,
Köpek havlamaları korkulara karışır kaygıları beslerdi,
Sonra dağlardan kurşun sesleri gelirdi, belirli belirsiz
Namlunun ucunda çırpınırdı yürekler
Ağıtlar yankılanırdı dağlara doğru
Kapılar kırılır, talan edilirdi sevdalar
Umutlar ve insan olan ne varsa?
Ve kan akardı derelerimizden; Zilan, Munzur, 33 kurşun, Newala Qasaba
Ve ülkenin bütün derelerinde?
O iklimde kalırdı acılar
Duymazdı bir Allahın kulu çığlığımızı
Ve dağlara sevdalanırdık
Karabasan gecelerin sabahlarında
Direnmek kalırdı Kürde
Yaşamanın bir başka adı direnmektir.”
1980 yılında Dersim’in Xozat ilçesi Pakire köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimi Xozat’ta tamamladı. 2004 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarında KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda çalışmaya başladı. Dicle Haber Ajansı’nda uzun süre muhabir, haber şefi ve editör olarak emek verdi. DEM TV’de editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 1HaberVar Platformu’nda editörlük ve yazarlık yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.