2022 yılını da meseleye takvimsel olarak bakarsak, üç gün sonra geride bırakıyoruz ve 2023 yılına giriyoruz.

Geride bırakıyoruz derken geçmişte yaşananlar bitti, artık önümüzde 2023 yılı ile birlikte yeni bir sayfa açılıyor diye düşünmeyelim. Geçmiş, yaşadığımız an ve gelecek birbirine kopmaz bağlarla bağlı sonuçta.

Bu çerçeveden bakarsak, geçmişin muhasebesini doğru bir şekilde yapmak hem içerisinde bulunduğumuz anı doğru tanımlamak hem de geleceğe ilişkin daha yerinde adımlar atmak için son derece büyük bir önem taşıyor. Bu hem birey hem de toplum açısından geçerli bir durum.

Peki, Türkiye açısından tarihsel olarak nitelendirilen ve cumhuriyetin yeni yüzyılı olarak kabul edilen 2023 yılına girmeden önce 2022 yılını nasıl bir tablo ile kapattık. Buna ilişkin yaşananlara genel hatlarıyla bakarsak, tarihsel olarak nitelendirilen 2023 yılında bizleri neyin veya nelerin beklediğini ana hatlarıyla tahmin edebiliriz.

***

AKP-MHP iktidarı, 2022 yılında da 2015 yılından itibaren başlattığı savaş politikalarından tek bir adım dahi geri adım atmadan bu yıkım politikalarını sürdürdü. İktidar tarafından Federe Kürdistan Bölgesi ve Rojava başta olmak üzere yürütülen savaş politikaları, içeride devletçi muhalefeti arkasında hizaya getirme ve HDP başta olmak üzere sistem karşıtı güçleri de her türlü şiddet araçlarıyla bastırmanın esas aracı olarak ele alındı.

Savaş politikası çerçevesinde ‘savaşa hayır’ demeyi dahi ‘hainlik’ mertebesiyle eşitleyen iktidar, her türlü hukuksuzluğu savaşı gerekçe yaparak meşru göstermeye çalıştı/çalışıyor.

Ekonomik krizin savaş politikaları nedeniyle daha da derinleşmesi ve insanların ekmek dahi alamaz duruma gelmesine karşın iktidar, ‘ekmez istiyoruz, açız’ diyen milyonlara, ‘Siz merminin, bombanın fiyatını biliyor musunuz?’ diyerek yanıt verdi.

Bütçe görüşmelerinde bakanlar ve sarayın temsilcileri, bütçenin savaşa gittiğini açık bir şekilde beyan ederken, buna itiraz edenleri ise ‘hainlik ve teröristlikle’ suçlamayı ihmal etmedi.

Daha bu ay içerisinde Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikalarının aldığı grev kararları, bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle yasaklandı.

***

Siyaset ve ekonomi noktasında iktidar, bin bir tutarsızlığını savaş politikalarıyla açıklamaya çalışırken, dış politikada da özellikle 2022 yılının son aylarında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidarın tüm temsilcilerinin Erdoğan ile birlikte 180 derecelik dönüşlerine tanık olduk.

Kendileri açısından milat olarak gördükleri sözde 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğunu söyledikleri Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere birçok devletin temsilcileriyle söylediklerini unutup, hiçbir muhasebe yapmadan el sıkıştılar.

Mısır’da darbeci dedikleri Sisi ile ahbat çavuş minvalinde biraraya geldiler. ‘Ümmetin katili’ dedikleri Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmek için canla başla çalışmaya devam ediyorlar.

Bu bir uçtan bir uca hiçbir şeyin açıklamasını yapmadan ve hatalarının hesabını vermeden yapılan dönüşleri iktidar, ‘diplomasi zaferi’ olarak sunmaktan da haya etmedi ve edecek gibi de görünmüyor.

***

Savaş politikalarını ve 180 derecelik dönüşleri istikrarlı bir şekilde sürdüren iktidar, yargı alanından sokaklara kadar HDP başta olmak üzere hak arayan kesimlere yönelik hukuksuzluğunu da yine 2015 yılından bu yana sürdürdüğü bir istikrarile,2022 yılında da devam ettirdi.

En küçük bir basın açıklamasına dahi izin verilmezken, polisler tarafından milletvekilleri ters kelepçelenerek gözaltına alındı, saçlarından sürüklendi, her türlü şiddete ve ablukaya maruz bırakıldı.

HDP milletvekillerine bunlar yapılırken, açıklamalara, eylem ve etkinliklere katılan insanlar da sokak ortalarında işkence yapılarak gözaltına alındı.

Bu baskı politikalarının 2022 yılında geldiği son noktayı ise, tecridi protesto emek isteyen HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in polisler tarafından ayağının kırılması, İstanbul’da Adalet Nöbetini sonlandırmak için yürüyüş yapan annelerin eyleminde HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encü’ye polisin tokat atıp, hakaretlerde bulunması, TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın kimyasal silah iddialarına ilişkin yaptığı açıklama nedeniyle tutuklanması, özgür basın çalışanı onlarca gazetecinin tutuklanması, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın tutuklanmasıyla hepimiz görüyor ve yaşıyoruz.

Uygulanmayan AİHM kararları, Kobanê davasındaki absürtlükler, HDP’ye yönelik kapatma davası, hapishanelerde hemen hemen her gün çıkan cenazeler, gözaltındaki işkenceler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına açılan ve ceza verilen tuhaf dava, özellikle Kürt ve muhalif sanatçılarının konserlerinin yasaklanması… vs vs. saymakla bitmeyecek, hukuksuzluklar 2022’de iktidarın devam ettirdiği politikaları oldu.

***

2022 yılında iktidarın siyaset alanından dış politikaya, dış politikadan yargıya, yargıdan ekonomiye, ekonomiden hapishanelere, hapishanelerden kadınlara ve gençlere yönelik olarak yaptıklarına ilişkin anlatılacak çok fazla olay ve söylenecek çok fazla söz var. Ancak hepimizin yaşayarak gördüğü ve yukarıda ana hatlarıyla aktardığım bir realiteyle karşı karşıyayız.

Peki bu realite, tarihsel olarak nitelendirilen 2023 yılı açısından bize ne söylüyor? Asıl buna odaklanmak gerekiyor.

AKP-MHP iktidarı ve aslında bir bütün olarak devlet, 2023’ü ve özellikle de 2023’de yapılacak genel seçimleri tarihsel olarak ele alıyor. Öyle bir tarihsellik ki, aslında son 7 yıldır Rojava başta olmak üzere Kürtlerin kazanımlarına yönelik olarak her alanda yürütülen savaş politikası, finale erdirilmek isteniyor.

Bunun için de iktidarın, 2023 yılını özellikle yapılacak genel seçimlere kadar ‘savaş-seçim’ diyalektiğiyle götüreceğini görmek için medyum olmaya gerek yok. Hatta, bu savaş politikalarını seçimlere kadar daha da derinleştireceğinin emarelerini yapılan birçok hazırlıkta ve açıklamalarda aleni bir şekilde görüyoruz.

Eğer iktidar, hem devletçi muhalefeti hizaya getirme hem de sistem karşıtı muhalefeti baskı altına alma noktasında ‘savaş-seçim’ diyalektiğiyle yürüteceği politikada sonuç alabilirse, 2023 yılı seçimlerinden sonra bu coğrafya halklarını Erdoğan’ın tek adam iktidarını hayli hayli aşacak bir sürecin beklediğini söylemek ana hatlarıyla yanlış olmayacaktır.

***

İktidarın yürüttüğü ‘savaş-seçim’ politikasının boşa çıkmasının yolu var mı? Elbette ki var. İktidar ne kadar güçlü olduğunu gösterse de asıl olarak baskı araçlarını her alanda pervasızca kullanması onun güçsüz olduğunu ve toplumun büyük bir kesimi açısından artık rıza üretemez duruma geldiğinin göstergesidir bu yaşananlar.

Yürütülen savaş politikaları toplumda küçük bir azınlığı daha zenginleştirirken orta sınıf da dahil olmak üzere büyük çoğunluğu ise her geçen gün daha da yoksullaştırmaktadır. Her alanda yaşanan çıplak şiddet ve hukuksuzluklardan toplumun geniş kesimleri ciddi anlamda rahatsızdır. Cumhur İttifakı’nın oy oranının her geçen gün düşmesi bunun kanıtı olarak görülmelidir.

İktidar, her türlü baskıya rağmen kendisini sistem dışı tarif eden ve alternatif olduğunu belirten bu halkların devrimci ve muhalif damarı olan güçleri tasfiye edememektedir. Bu bakımdan 2023, AKP-MHP iktidarı açısından kabusun yaşanacağı bir tarihsel sürece de tekabül edebilir.

Bunun gerçekleşmesinin yolu ise, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak somutlaşan sistem alternatifi güçlerin, seçimleri de esaslı bir araç olarak ele alıp, daha geniş kesimlerle buluşarak mücadeleyi büyütmelerinden geçiyor.

Sözün özü, sistem alternatifi olan güçlerin başarısı, AKP-MHP iktidarının ‘savaş-seçim’ politikasına karşı ‘mücadele-seçim’ politikasını başarılı bir şekilde yürütüp yürütmeyecekleri, 2023 yılının asıl belirleyeni olacaktır.

Yeni yılınız, yıkım ve savaşa karşı mücadelelerle başarı kazandığınız bir yıl olsun… İYİ YILLAR

1980 yılında Dersim’in Xozat ilçesi Pakire köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimi Xozat’ta tamamladı. 2004 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarında KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda çalışmaya başladı. Dicle Haber Ajansı’nda uzun süre muhabir, haber şefi ve editör olarak emek verdi. DEM TV’de editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 1HaberVar Platformu’nda editörlük yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.

QOSHE - 2023’te iktidarın ne yapacağı belli ya muhalefet? - İbrahim Aslan Kimdir?
menu_open
Columnists . News Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

2023’te iktidarın ne yapacağı belli ya muhalefet?

11 3 1
28.12.2022

2022 yılını da meseleye takvimsel olarak bakarsak, üç gün sonra geride bırakıyoruz ve 2023 yılına giriyoruz.

Geride bırakıyoruz derken geçmişte yaşananlar bitti, artık önümüzde 2023 yılı ile birlikte yeni bir sayfa açılıyor diye düşünmeyelim. Geçmiş, yaşadığımız an ve gelecek birbirine kopmaz bağlarla bağlı sonuçta.

Bu çerçeveden bakarsak, geçmişin muhasebesini doğru bir şekilde yapmak hem içerisinde bulunduğumuz anı doğru tanımlamak hem de geleceğe ilişkin daha yerinde adımlar atmak için son derece büyük bir önem taşıyor. Bu hem birey hem de toplum açısından geçerli bir durum.

Peki, Türkiye açısından tarihsel olarak nitelendirilen ve cumhuriyetin yeni yüzyılı olarak kabul edilen 2023 yılına girmeden önce 2022 yılını nasıl bir tablo ile kapattık. Buna ilişkin yaşananlara genel hatlarıyla bakarsak, tarihsel olarak nitelendirilen 2023 yılında bizleri neyin veya nelerin beklediğini ana hatlarıyla tahmin edebiliriz.

***

AKP-MHP iktidarı, 2022 yılında da 2015 yılından itibaren başlattığı savaş politikalarından tek bir adım dahi geri adım atmadan bu yıkım politikalarını sürdürdü. İktidar tarafından Federe Kürdistan Bölgesi ve Rojava başta olmak üzere yürütülen savaş politikaları, içeride devletçi muhalefeti arkasında hizaya getirme ve HDP başta olmak üzere sistem karşıtı güçleri de her türlü şiddet araçlarıyla bastırmanın esas aracı olarak ele alındı.

Savaş politikası çerçevesinde ‘savaşa hayır’ demeyi dahi ‘hainlik’ mertebesiyle eşitleyen iktidar, her türlü hukuksuzluğu savaşı gerekçe yaparak meşru göstermeye çalıştı/çalışıyor.

Ekonomik krizin savaş politikaları nedeniyle daha da derinleşmesi ve insanların ekmek dahi alamaz duruma gelmesine karşın iktidar, ‘ekmez istiyoruz, açız’ diyen milyonlara, ‘Siz merminin, bombanın fiyatını biliyor musunuz?’ diyerek yanıt verdi.

Bütçe görüşmelerinde bakanlar ve sarayın temsilcileri, bütçenin savaşa gittiğini açık bir şekilde beyan ederken, buna itiraz edenleri ise ‘hainlik ve teröristlikle’ suçlamayı ihmal etmedi.

Daha bu ay içerisinde Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikalarının aldığı grev kararları, bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle yasaklandı.

***

Siyaset ve ekonomi noktasında iktidar, bin bir tutarsızlığını savaş politikalarıyla açıklamaya çalışırken, dış politikada da özellikle 2022 yılının son aylarında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidarın tüm temsilcilerinin Erdoğan ile birlikte 180 derecelik dönüşlerine tanık olduk.

Kendileri açısından milat olarak gördükleri sözde 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğunu söyledikleri Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere birçok devletin temsilcileriyle söylediklerini unutup, hiçbir muhasebe yapmadan el sıkıştılar.

Mısır’da darbeci dedikleri Sisi ile ahbat........

© Gazete Karınca


Get it on Google Play