Kapitalist modernist sistemin sömürüsünün devamlılığını ve kazanç artışını sağlama çalışmaları yapan, bu sisteminin motorize gücü olan yeşil yüzlü Birleşmiş Milletler (BM) 5 Haziran’ı Dünya Çevre Günü ilan etti. Bu ilanı BM’nin tüm kurucu ülkeleri hemen kabul ederek gündeme yerleştirdiler.
Çevre gününü ilan eden bu çevrecilik; her şeyi ve herkesi meta olarak gören sömürünün sürdürülebilirlik temelinde devamını benimseyen bir anlayıştır. İnsanı merkezine alan bir anlayış olarak bilinse de aslında kapitalist sistemi merkeze alır ve ona hizmet eder. Yeşil yüzlü ‘çevreci’ kurumlar, fıtratları gereği sermayenin sınırsız-sonsuz sömürü alanı olan doğa ve toplumsal yaşamı bu derece tahrip edip yıktıktan sonra tepkileri önlemek için rıza üretme çalışmaları yürütür.
Öyle ki bu yeşil yüzlü kurumlar ve onun kullanışlı aparatı durumundaki yerel uzantıları, kimi-neyi özel bir gün-hafta ilan edip kutluyorsa orada sömürünün sürdürülebilirliğine hizmet ettiğini görürüz. En radikal söylemlerinden birini BM Genel Sekreteri COP27’de dile getirdi: “Ayaklarımız hala gaz pedalında, cehenneme giden bir otoyoldayız.” Bu kurumların yeşil yüzlü olmalarının bir nedeni, doğa-toplum birlikteliğine olan inançsızlıkları olduğu gibi bir diğer nedeni sömürüyü sürdürülebilir kılma hedefidir. Sanki daha yavaş sömürürlerse sorun çözülecekmiş gibi.
Kapitalizmin kendini sürdürmek adına, kendine karşı oluşabilecek halk direnişlerini boşa çıkarmak için kurduğu bu yeşil yüzlü kuruluşlar ile popüler sivil toplum kuruluşlarının bazı çalışmalarına baktığımızda bütüncül bir saldırı politikasını hayata geçirmeye çalıştıklarını görebiliriz.
Doğayı, kadını, ormanı, suyu, çocuğu ve emeği metalaştıran bir çevrecilik anlayışının etkin olduğu bir sistemle mücadele etmekten bir an geri durmamalıyız.
Bunlardan medet ummak yerine halka gitmek ve halkla dayanışmak, halkla birlikte-ortaklaşmak, karar vermek en doğru yöntem olacaktır. Doğa ile insanın barışık yaşadığı bir dünyanın mümkün olduğunu bilmek yolun başı olsa da bu yolun bizi başarıya ulaştıracağını bilmeliyiz.
Bizler her fırsatta problemin bir sistem sorunu olduğunu ve sistem değişmediği müddetçe oluşacak tahribatlara karşı lokal çalışmaların çözüm olmayacağını anlatmaya çalışıyoruz.
Özde doğa ve topluma bir dönüş olmadığı müddetçe ekolojik bir yaşamın mümkün olmayacağının bilincindeyiz. Toplumsal ekoloji öğretilerinin yaşam bulduğu bir ekolojik toplum yeni yaşamın modeli olacaktır. Bu nedenlerle kapitalist sistemin, yaşam alanlarına aralıksız ve fütursuzca saldırılarına karşı biz ekolojistler 5 Haziran haftasını Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası olarak kabul ediyor ve bu anlamda bir mücadelenin gerekliliğini savunuyoruz.
Ekoloji aktivisti, yazar.
Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası
7
0
01.06.2023
Kapitalist modernist sistemin sömürüsünün devamlılığını ve kazanç artışını sağlama çalışmaları yapan, bu sisteminin motorize gücü olan yeşil yüzlü Birleşmiş Milletler (BM) 5 Haziran’ı Dünya Çevre Günü ilan etti. Bu ilanı BM’nin tüm kurucu ülkeleri hemen kabul ederek gündeme yerleştirdiler.
Çevre gününü ilan eden bu çevrecilik; her şeyi ve herkesi meta olarak gören sömürünün sürdürülebilirlik temelinde devamını benimseyen bir anlayıştır. İnsanı merkezine alan bir anlayış olarak bilinse de aslında kapitalist sistemi merkeze alır ve ona hizmet eder. Yeşil yüzlü ‘çevreci’ kurumlar, fıtratları gereği sermayenin sınırsız-sonsuz sömürü alanı olan doğa ve toplumsal yaşamı bu derece tahrip edip yıktıktan sonra tepkileri önlemek için rıza üretme çalışmaları yürütür.
Öyle ki bu yeşil yüzlü kurumlar ve onun kullanışlı aparatı durumundaki yerel uzantıları, kimi-neyi özel bir gün-hafta ilan edip........
© Gazete Karınca
visit website