Eko çoğunca ekonomiye dair tanımlamaların ön eki olarak kullanılır ve tam anlaşılması için ekolojik kırım diye kullanmaya başlamak doğru anlaşılması açısından önemli olacaktır.

Ekoloji yaşanılan yerin bilgisi olup insan merkezci (çevrecilik) ya da doğa merkezci (Derin-mistik) bir anlayışla açıklamak dar ve sığ bir bakış açısına neden olur. Ekoloji çevre ve doğal yaşamı da kapsayan bir tanımdır. Bu nedenle sadece çevrenin diğer tanımıymış gibi hoyratça kullanmak yanlıştır.

Ekolojik yaklaşımları kısaca değerlendirmek ekolojik kırımın tanımı için kolaylık sağlayacaktır. Ekoloji anlayışları arasındaki farklılıklar ‘Ne için’ ve ‘Kim için’ sorularının cevapları ile başlamıştır. Bu da bizleri sorunu ve çözümü belirleme yöntemlerine götürür.

Derin ekoloji anlayışı doğayı merkeze alır. Ve insanı merkeze alan çevrecilik karşıtlığı üzerinden ekolojik kırımı tanımlamaya çalışmaktadır. O da tıpkı çevrecilik gibi ekolojik yıkımların içini boşaltmaya, suç ve suçluyu korumaya hizmet edecektir. Sistem içinde arayışlara devam etmek, sistemin argümanlarını kullanmak suç ve suçlunun üstünü örtmeye neden olacaktır.

Derin mistik ekoloji ise sorunu insan olarak tanımlar. Doğayı merkezine alarak insanı doğada zararlı bir virüs olarak tanımlayarak tüm suçu insana yükler. Beraberinde insan nüfusunun kontrol altına alınması ve daha ilerleyen sürede üstün ırk kavramına kadar gidecek çözüm silsilesi önermektedirler. Bireyselliği esas alarak birey vicdanı üzerinden tüketimi azaltma, geri dönüşüm temelli yüzeysel çözümlerle çözmeye çalışır.

Çevrecilik için her şey ve herkes metadır ve insana hizmet için vardır. Sömürü çarkının devamı için sürdürülebilirlik esas alır. Ağaç dikme, nesli tükenen türleri kontrol altına alma gibi göstermelik çözümler ile yoluna devam eder.
İnsanı merkeze alan çevreciliğin kapitalist sisteme hizmet etmesinden dolayı doğayı, insanı sömürü kaynağı olarak görmektedir. Çevrecilik anlayışı bu çarkın devamı için çevre hukuku ile belli yasalar koyarak korumaya çalışmaktadır. Oluşturduğu yeşil yüzlü kurumlarını hukukla desteklemek için çevre hukukunun bir kalkan olarak yasalaşmasına izin vermiştir.

Çevreciliğin kendini yaşatma çabaları sistemle örtüştüğü ve buna duyulan ihtiyaç neticesinde bir çevre hukuku oluşturulduğu bilinmelidir. Sermayenin kazanç artırmasına paralel bir şekilde kurulmuş ve işleyen bir hukuktur. Böylelikle çevre hukukunun suç saydığı çevreye dair bir kısım yapılanlar suç sayılmıştır. Çevre suçlarına dair her türlü suçun cezası da paraya çevrilmektedir. Elbette bu yaklaşım caydırıcı olmayan usulden verilen cezalar olup, cezasızlık politikaları dışında bir şey değildir.

Sistemin en önemli argümanı sürdürülebilirliktir. Bu temelde oluşturulmuş bir çevre hukuku sadece kapitalizmin daha fazla ve uzun süreli sömürü için sürdürülebilirliğine hizmet edecektir. İnsanı toprağı havayı ve suyu tükenebilir bir temelde ele alıp kaynak olarak tanımlar.

İnsan doğanın bir parçası ve bütünleyenidir. İnsan dışı canlı yaşamı varlık olarak tanımlar. Tüketimin nedeni politikalar olup talan, tahribat, yıkım ve tüm ekolojik kırımların nedeni ise gözü midesinden büyük olan kapitalist sistemde olduğu bilinciyle çözümler üretir.

Tüm canlı yaşam su, hava, toprak, insan, her şey, herkes ticari bir metadır. Bu metalara dair ne kadar sömürür ne kadar tahrip eder ve ne kadar kirletirsen o kadar ödersin anlayışı hakimdir. Bu anlayışla avcılığı para karşılığı, ihale açma ile yaban (doğal) hayat canlıları meta olarak ihaleler yoluyla piyasalaştırılmaktadır. Çözüm ise katlettiğin kadar ödersin. Azalan varlıklara verilen cezalar o nedenle fazla, çok olanların ise azdır.

Kapitalist sistem için en önemli adımlardan biri ulus devletin inşa edilmesidir. Teklik esaslı ulus devlet; tek ırk, dil, din, kültür, hatta tek tip ağacı esas alır. Tekliğe uymayanları göçertme, kıyım ve asimilasyon politikalarını uygular. Tür çeşitliliğini yok eden tek tip uygulamalar bütüncül bir şekilde saldırılarına devam etmektedir.

Endüstriyel politikalar ile devasa ölçeklerde kentler, barajlar, organize sanayi bölgeleri kurulmuştur. Aşırı kar için her şeyi ve herkesi metalaştırma adına talan, tahribat, katliam, yıkım-yakma yöntemleri kullanılmıştır. Bu sorun tespitinden sonra birkaç örnekle somutlaştırmak doğru olacaktır.

Kapitalist sistem inşasında sadece insanlar yok edilmedi, yaşanılan alanlar, doğa ve toplumsal yaşam da yok edildi. Bu nedenle, bu yok edişleri sadece teklik üzerinden tanımlarla anlatmak eksik, hatta yanıltıcı olur. Ve insan, doğa ve modernitesi birlikte yok ediliyorsa bu ekolojik kırımdır.

Toplumsal Ekoloji ise insan ve doğanın birlikte-barışık-dayanışmacı yaşam olarak tanımlar. Sorunu aşırı kar, ulus devlet ve endüstriyalizm temelli kapitalist sistem olarak tanımlar. İnsan doğanın bir parçası ve bütünleyenidir. İnsan dışı canlı yaşamı varlık olarak tanımlar. Tüketimin nedeni politikalar olup talan, tahribat, yıkım ve tüm ekolojik kırımların nedeni ise gözü midesinden büyük olan kapitalist sistemde olduğu bilinciyle çözümler üretir.

Ekolojik kırımların nedenlerini anlamak, çözüm üretmek ve sorunu doğru tanımlamak hayati öneme sahiptir. Her şeyi ve herkesi kaynak olarak gören sistemin kural ve kaidelerine entegre olup onun kuralları ile doğa-yaşam savunuculuğu yapılamayacağını bilmek gerekir. Çevreci anlayışlar, sınırlarını kendi belirlediği bir sisteme anca sürdürülebilirlik adına yürüteceği saldırılarına hizmet edilebilir.

Ekoloji aktivisti, yazar.

QOSHE - Ekolojik kırım - Güner Yanlıç Kimdir?
menu_open
Columnists . News Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ekolojik kırım

4 5 1
03.11.2022

Eko çoğunca ekonomiye dair tanımlamaların ön eki olarak kullanılır ve tam anlaşılması için ekolojik kırım diye kullanmaya başlamak doğru anlaşılması açısından önemli olacaktır.

Ekoloji yaşanılan yerin bilgisi olup insan merkezci (çevrecilik) ya da doğa merkezci (Derin-mistik) bir anlayışla açıklamak dar ve sığ bir bakış açısına neden olur. Ekoloji çevre ve doğal yaşamı da kapsayan bir tanımdır. Bu nedenle sadece çevrenin diğer tanımıymış gibi hoyratça kullanmak yanlıştır.

Ekolojik yaklaşımları kısaca değerlendirmek ekolojik kırımın tanımı için kolaylık sağlayacaktır. Ekoloji anlayışları arasındaki farklılıklar ‘Ne için’ ve ‘Kim için’ sorularının cevapları ile başlamıştır. Bu da bizleri sorunu ve çözümü belirleme yöntemlerine götürür.

Derin ekoloji anlayışı doğayı merkeze alır. Ve insanı merkeze alan çevrecilik karşıtlığı üzerinden ekolojik kırımı tanımlamaya çalışmaktadır. O da tıpkı çevrecilik gibi ekolojik yıkımların içini boşaltmaya, suç ve suçluyu korumaya hizmet edecektir. Sistem içinde arayışlara devam etmek, sistemin argümanlarını kullanmak suç ve suçlunun üstünü örtmeye neden olacaktır.

Derin mistik ekoloji ise sorunu insan olarak tanımlar. Doğayı merkezine alarak insanı doğada zararlı bir virüs olarak tanımlayarak tüm suçu insana yükler. Beraberinde insan nüfusunun kontrol altına alınması ve daha ilerleyen sürede üstün ırk kavramına kadar gidecek çözüm silsilesi önermektedirler. Bireyselliği esas alarak birey vicdanı üzerinden tüketimi azaltma, geri dönüşüm temelli yüzeysel çözümlerle çözmeye çalışır.

Çevrecilik için her şey ve herkes metadır ve insana hizmet için vardır. Sömürü çarkının devamı için sürdürülebilirlik esas alır. Ağaç dikme, nesli tükenen türleri kontrol altına alma gibi göstermelik çözümler ile yoluna devam eder.
İnsanı........

© Gazete Karınca


Get it on Google Play