Türkiye'de yaşanan, toplumsal travma yaratan olayların başında çocuk cinayetleri gelir. Ve ne yazık ki Türkiye'de koşup oynaması, gülüp kahkahalarıyla, sesleriyle evleri, sokakları çınlatması gereken çok sayıda çocuğunu toprağa vermiş olmanın utancını yaşayan ülkelerin arasında yer alır.
İşin en kötü ve kabul edilemez tarafı ise, bu çocukların katillerinin çoğunlukla en yakın çevresinden, ailesinden çıkıyor olmasıdır.
9 yaşındaki Fatih'i bilmiyorum kaçınız hatırlıyor. Beni en çok dehşete düşüren çocuk cinayetlerin başında gelir minik Fatih'in başına gelenler:
Tarihler 18 Ağustos 2011'i gösteriyordu. Annesini üç yıl önce kaybeden küçük Fatih’e üvey annesi bakıyordu. Bir gün altına kaçırdı. Üvey anne onu banyoda yanan gazete kağıtlarıyla dövdü. Vücudu, cinsel organı yanan Fatih, gerçeği amcasına anlatınca hastaneye gidildi.
Başının duvara vurulduğu, yarasının iğne-iplikle dikildiği, dövüldüğü, makatına oklava sokulduğu anlaşıldı. Fatih, delinen incebağırsağı nedeniyle tüm müdahalelere rağmen kaybedildi. Tutuklanıp cezaevine gönderilen anne, "Oklavayı makatına kendi sokmuştur" diye savunma yaptı.
Minik Ecrin'i de unutamıyorum ben. 2019 yılıydı. Samsun'un Vezirköprü ilçesinde, evlerinin kapısının önünde oyun oynayan 1,5 yaşındaki Ecrin, aniden ortadan kayboldu. Ailesi Müge Anlı'dan yardım isteyince, Ecrin bebeğe neler olduğunu tüm Türkiye'ye duydu.
Programda ortaya çıkan detaya göre 1,5 yaşındaki Ecrin'in bakımlarını üvey amcası Özkan yapıyordu. Ecrin kaybolduğunda Özkan'ın çevresindeki kişilere "üstünde taciz bulguları olduğu anlaşılır mı?" gibi sorular sorması tüm şüpheleri üzerine çekerken, Ecrin'in kayıp haberini alan anne Sevcan ve üvey baba Deniz'in hiçbir şey olmamış gibi market alışverişi yapması olayı daha da garip bir hale........