Umursamazlık batağı
Etrafıma bakınca birbirini umursamaz bu kadar insanı görmek beni çok şaşırtıyor. Çünkü biz millet olarak manevi değerlerine son derece bağlı bir ulusuz aslında. Büyük bir felaket yaşandığında tek yumruk olabiliyoruz. Mesela yakın zamanda yaşadığımız, on bir ilimizi yerle bir eden deprem felaketinde ulus olarak birbirimize kenetlendik. Komşuluk ilişkilerimiz birçok yerde hala “bir lokma ekmeği paylaşma” kültürü üzerine kurulu.
Dini ve milli bayramlarını bizim kadar önemseyen bir ulus az bulunur. Sofralarımız herkese açık. Peki bu umursamazlık batağına millet olarak nasıl saplandık? Çağın vebası bireysellik vurgusuyla birbirimizin acılarına ne zaman sırtımızı dönmeye başladık? Evimizin dışındaki yoksulluk, evimizin dışındaki imkansızlıklar, evimizin dışında uğranılan haksızlıklar bizi niçin ilgilendirmemeye başladı? Diğer uluslar tamam da bizim milletimizin bu durumda olması çok şaşırtıcı.
Umarsızlık bir toplumun başına gelebilecek en yıkıcı salgınlardan biri. Bize de bulaşmış olmalı ki sosyal yaşamımız bir kaosa döndü. Çünkü umursanmayan bireylerde toplum hayatını sabote eden iki davranış şekli görülür: Fikirleri ve varlığı önemsenmeyen insan içine kapanıp geri çekilir ya da tam tersine öfkeyle karşısındakine saldırır. Sonuç yalnızlaşma ya da çatışma. Kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen, liyakat sahibi olmayanlar da bu kargaşadan güzelce yararlanır; çünkü meydan onlara kalıyor. Haklılar da ortalarda bir sürü özgüvenini yitirmiş, birbiriyle iletişim kuramayan insan varken neden boşluğu kendi çıkarları için doldurmasınlar? Hani derler ya “Adam yokluğunda adam yerine geçiyorlar,” diye. İşte, toplum adına endişelenmemiz gereken asıl nokta bu. Sürekli görmezden gelinen ve özgüvenini kaybeden nice yetenekli, yeterlilik sahibi, belki de büyük hizmetler verip yaşamın dengesini kuracak insan geriye çekilmek zorunda kalıyor.........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein