Görme engelli mahpus Mustafa Avcı'nın bürokrasi ile imtihanı

Görme engelli mahpus Mustafa Avcı, "Yeğenim" diye tanıttığı genç bir adamla gelmişti. Kış güneşine karşı, karşılıklı oturuyorduk Avcı ile. Güneş, görmeyen gözlerinde parlıyordu.
Birkaç gün sonra izinli çıktığı cezaevine geri dönecekti. Ama cezaevine dönmeden önce yaşadığı sorunları bir gazeteci ile paylaşmak istiyordu.
"Neden cezaevindesin?" diye sordum.
"Cinayetten" dedi ve sustu. Ben de sustum ve kısa süre afalladığımı itiraf etmeliyim. Çünkü Mustafa Avcı randevu talebinde bulunduğunda, peşin hükümle, onun siyasi bir nedenle cezaevinde olduğunu düşünmüştüm.
Sonra, benim sustuğumu fark etmiş olacak ki, "Babamın katilini vurdum" diye devam etti.
Kan davası. Kan davasının sorumlusu ve mağduru olmaz bir süre sonra. Çünkü süreç uzar, ölenler toprağa, öldürenler mahpusa gömülürken diğerleri intikam duygusuna, sıranın kendisine geldiğini bilmenin endişesine mahkum olur. Diğerleri yurtlarını, işlerini, huzurlarını, kısacası kan davasından önceki hayatlarını terk etmek zorunda kalırlar. Suçlu kim, mağdur kim? Hepsi birbirine karışır, içinde bulunulan durum karmaşıklaşır, muğlaklaşır ve daha önemlisi, kan davası muhattaplarının gelecek tasarısı gibi bir hayali kalmaz.

Babasının katilini vuran Mustafa Avcı karşımda oturuyordu. Bu karşılaşmanın alışık olmadığım bir durum olduğunu Avcı da fark etmişti. Bu nedenle cinayete giden süreci özetleyen birkaç cümle kurdu. Babasının katilini vurmuştu Avcı ve bunu anlatırken kendisiyle iftihar etmekten uzaktı, kendisine haklılık payı çıkarma gayreti içinde değildi.
Avcı, "Bugün olsa asla yapmazdım. O öldü kurtuldu, ben yıllardır eziyet çekiyorum" dedi. Bunu söylerken, sözünü ettiği eziyeti ömrü boyunca çekeceğini de hissettirdi.
Bazı durumlar ve mekanlar insanı erken büyütür ve olgunlaştırır. Mustafa Avcı'nın sesinde ve sözlerindeki olgunluk hapishaneden mi kaynaklanıyordu, bilmiyorum. Ama kendisinin yaşadıklarını olgunlukla karşılıyor ve yine olgunlukla çözmeye çalışıyordu.

Avcı'nın gözlerindeki problem neydi? Öyle ya, bana geliş nedenlerinden biri de bu meseleydi. Avcı, yüzde 80 görme engelli olduğunu söyledi. Uzmanlar daha iyi bilir elbette ama yüzde 80 engel, hiç görmemeye yakın bir oran.
Hastalığın adını sorduğumda, "Retinitis Pigmentosa" diye cevap veriyor. Öyle anlaşılıyor ki Avcı, gözlerindeki meseleyle detaylıca ilgilenmiş. Tıp dilinde Retinitis Pigmentosa'yı anlamadığımı fark edince, "Tavuk........

© Gazete Duvar