"Yağmur başladı" dedi ve kısa bir duraksamadan sonra ekledi: "Yarın daha çok yağacak."
Küçük çay ocağının geniş penceresine doğru bakıyordu. Yağmurun yağdığını cama çarpan iri yağmur damlalarının çıkardığı sesten anlamıştı. Pencerenin camı buğulanmıştı. İçerisi kaçak çay kokuyordu ve sigara dumanı bulut gibi havada asılı duruyordu.
"Nereden biliyorsun? Romatizmalarından mı?" Dalga geçiyordum ve o gülmese de pis pis sırıttım. Ruh halim dışarıdaki hava kadar kasvetliydi. Kim bilir, belki böyle kötü esprilerle kasvetli hava dağılırdı. O da bunun farkındaydı ve hiç oralı olmadı. Bu kör bazen sinir bozucu olabiliyordu hakikaten. Hiç istifini bozmadan, yüzü pencerede, kulağı yağmurun sesindeydi. Bir kötü espri daha yapıp "Romantik" diyeceğim onun için, ama aslında hiç de romantik değildir. Gerçek hep galebe çalar duygu dünyasında.
Yarın sağanak yağmur bekleniyordu ve o, bunu cep telefonundan gelen bilgilerden biliyordu. O kördü ve teknolojinin bunca mesafe katettiği çağda bunu bilmesi normaldi. Normal olmayan, iki gözüm görüyor olmasına rağmen benim bu bilgiyi ondan almış olmamdı. Bu moralimi bozmalı mıydı, bilemedim.
"Dünya boş e lo" dedi karşımızda oturan yaşlı adam. Yanındaki, iç çekerek, "Erê" (Evet) demekle yetindi. İkisi de küçük çay ocağının ve yan taraftaki caminin müdavimleriydi. Öğle namazından önce çay ocağına geliyor, çaylarını içiyor, müezzin ezan okumaya başlayınca ağır adımlarla ve etraftaki tanıdıklara selam vererek camiye gidiyorlardı. Kimi zaman, muhabbet koyulamışsa ve başka bir işleri yoksa -ki genellikle başka işleri olmazdı- ikindi namazını da kılıp evlerinin yolunu tutuyorlardı. Başkaca ne yapıyorlardı, kim bilir? Ama ihtiyarlamak hiç iyi bir şey olmamalıydı. İhtiyarlamak, ev, çay ocağı, cami üçgeni ise nasıl iyi bir yer olabilir ki. Bu rutinin içinde olduğunu düşünmek bile sıkıcı.
"Dünya boş e lo" dedim önce güçlü, sonra kırık, donuk bir gülümsemeyle.
O bunu hemen fark etti ve fark etmesine bir kere daha şaşırdım. İnsanın gözleri görmeyince başka duyularının hassasiyeti artıyormuş. O, bunu her defasında gösteriyor bana.
"Dünyanın boş olduğu koca bir yalan" diye fısıldadı kulağıma. Yaşlı adamların duymasını istemiyordu belli ki. "Az önce ne diyordu? 'Û verdım........