Nasrallah’tan sonra…

İsrail’in “kitlesel suikast” politikasıyla Lübnan’da yürüttüğü katliamlar sadece Hizbullah’ın geleceği değil bölgedeki çatışma dinamikleri açısından “Nasrallah’tan önce” ve “Nasrallah’tan sonra” denilecek bir kırılma yaratıyor.

Hizbullah’ın 15-16 komutanından sonra örgütün 32 yıllık genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi çok sarsıcıdır ve sonuçları olacaktır. 85 ton bombayla yüzlerce sivilin ölümüne neden olan kitlesel cinayetler, Orta Doğu’daki en büyük ölüm makinesinin emrine sunulmuş Amerikan silahları, uçakları, koruması ve askerî-siyasî-istihbarî desteği sayesinde oluyor. Ki Başkan Joe Biden da Dahiye’de yüzlerce sivilin öldüğü korkunç katliama “adalet” diyerek arka çıktı.
Evet İsrail, Hizbullah’ı “başsız bırakma” planında amacına ulaşıyor. ABD ve Fransa’dan gelen 21 günlük ateşkes teklifine şiddetle karşı çıkan İsrail siyasetinin sağdan sola bütün tonları, 2000 ve 2006’da Lübnan’dan hezimetle çekilmenin getirdiği güç dengesini bozmanın zaferini kutluyor. Yakaladıkları sonucu daha ileri götürmek için de bastırıyorlar.
Hedefler açısından varmak istedikleri ilk aşama, Lübnan cephesinin Gazze cephesinden tamamen ayrılması. Ki İsrail’in kuzeyinden kaçanlar geri dönebilsin ve Gazze’de yarım kalan iş rahat rahat tamamlanabilsin.
İkinci aşama, direnişin silahlarıyla birlikte bitirilmesi ve Lübnan’ın tamamen teslim alınması. Bunun için kara harekâtını şart görüyorlar. Güneyde ‘füze rampası’ yalanıyla evleri bombalayan, evsiz bırakılanların sığındığı evleri de mülk sahiplerine mesajlar göndererek vurmakla tehdit eden İsrail bölgeyi insansızlaştırmak için her türlü vahşeti sergiliyor. Kara harekâtı için alanı temizleme anlamına geliyor. Karadan girmeye yönelik hamleler de başladı.

Fakat burada durmak niyetinde değiller. Bir taraftan BAE eliyle Yemen’de Husilere karşı yeni bir savaşın peşindeler. ABD-İngiliz koalisyonu zaten Husilerin peşinde.
Üçüncü aşama, İran’a uzanıyor. Tahran’ın İsrail’e zarar vermek için elindeki en büyük koz (Hizbullah) geçerliliğini yitirdiğine göre İran’ın nükleer tesisleri başta olmak üzere bütün stratejik altyapısını yok etmeyi düşlüyorlar: Hazır ABD’nin sonsuz desteği sürerken İran’ı da elbirliği ile aradan çıkartalım ve Orta Doğu’nun seyrini tamamen değiştirelim!
Biden kadar İsrail’in çıkarlarına kapaklanan bir Amerikan başkanı olmamıştı. Sıradaki başkan da selefini utandırmayacaktır.

Bakınız Beyaz Saray günlerinde Donald Trump’a danışmanlık yapan damadı ve Abraham Anlaşmaları’nın koordinatörü Jared Kushner nasıl akıl veriyor:

“İran artık tamamen ifşa oldu. Zayıf hava savunma sistemlerine rağmen nükleer tesislerinin yok edilmemiş olmasının nedeni Hizbullah'ın İsrail'e doğrultulmuş dolu bir silah olmasıdır. İran son kırk yılını bu kabiliyeti caydırıcı bir unsur olarak inşa etmekle geçirdi…
Kuzeyde ateşkes çağrısı yapan herkes yanılıyor. İsrail için geri dönüş yok. Artık işi bitirmemeyi ve kendilerine yöneltilen cephaneliği tamamen imha etmemeyi göze alamazlar. Başka bir şansları asla olmayacak…
İran da sersemlemiş durumda; kendi istihbaratına ne kadar derinlemesine nüfuz edildiğinden emin değil. Tehdidi etkisiz hale getirmek için bu fırsattan tam olarak yararlanmamak sorumsuzluk olur…
Amerika için şu anda yapılacak en doğru hareket İsrail'e işini bitirmesini söylemek olacaktır.”
Bu aklın gittiği yer belli: İran, Lübnan’dan Hizbullah eliyle İsrail’i vurabilecek konumdan çıkarsa caydırıcılığını yitirir. Biz de İran’ı tasfiye operasyonuna girişebiliriz.

***

Uluslararası alanda Gazze’deki soykırım yüzünden İsrail üzerinde zerre miktarı baskı oluşmadı. Lübnan’a yaşattığı cehenneminden dolayı da tebrik alıyor. Suud-Emirlikler ekseni avuçlarını ovuşturuyor. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın “Filistin umurumda değil” mesajı servis ediliyor. Körfez medyasında Hizbullah’ı her tür melanetten sorumlu tutup İsrail’e meşruiyet kazandıran yayınlardan geçilmiyor. Suriye’de NATO-Türkiye/Katar-Körfez beslemesi cihatçı kümeler tatlı dağıtıp bayram ediyor. Bunlar sayesinde Suriye’nin dişleri söküldü; artık düşmanlarını ısıramaz. Türkiye’de Sünni mezhepçi kesimler İsrail’e “Elin dert görmesin” diyecek kadar müteşekkir. Azerbaycan İsrail’le ittifakına perçin üzerine perçin atıyor. Baykar, Bakü’de düzenlenen savunma fuarına İsrail’in devleriyle birlikte finansör oluyor. Ceyhan’dan petrol akıyor. İsrail’e giden ticaret gemileri konşimentoyu “Filistin’e ihracat” diye kesiyor. Direniş Ekseni’nin yok edilmesinin elzemliği Türkçü-Kürtçü kesimlerin nadir kesişme noktası haline geliyor. ‘Filistinci’ Türkiye tamam! Nasrallah, Gazze'de ateşkes sağlanmadan cepheyi kapatmaya yanaşmadığı için öldürüldü. Gazze’de ateşkes olsaydı sınırlardan çekilecekti. Bu, Lübnan hükümetinin ABD’ye verdiği sözdü. Sonuçta Nasrallah, Filistin için öldü.
İran ise kendi kitleleriyle kavgalı. Sistemin meşruiyet sorunu büyüyor. İsyanı isyan kovalıyor. Ekonomi bataklıkta. Hamaney’den sonraki döneme geçişi........

© Gazete Duvar