Kapasite meselesi…

İsveç’e NATO kapısında veto hakkını teslim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM onaylaması kartını elinde bulundurarak birkaç ay daha “rehin siyasetine” devam etmeye niyetli ise de diğer vergilerin yanı sıra acımasız ve insafsız ÖTV zammıyla, devri iktidarlarında Türkiye ekonomisinin ne kadar aciz bir duruma getirildiğini gösterdi

Uluslararası ilişkilerde “Ben yaptım oldu” yaklaşımı sadece ve sadece “güçlünün hukuku” uygulama becerisi olan aktörler tarafından kullanılabilir. Küçük ya da orta boy uluslararası aktörler, ya da Türkiye gibi çok arzu ettiği halde uluslararası alanda fazla gücü olmayan sadece “bölgesel güç” görülebilecek ülkeler de dönemsel olarak kendi çıkarlarına dayalı uluslararası politik emeller elde etmeye çalışabilirler.

Koşullar uygun olduğunda bu afaki beklentilerin hiç olmazsa bir kısmının gerçekleştirilebilmesi de bal gibi mümkündür. Ancak, yüzde yüzü çoktan aşmış enflasyona rağmen, hormonlu TÜİK verileriyle hesap yapmayı tercih edip, seçimden önce emeklilere ayı ve yıldızları vaat eden siyasilerin, seçim geçtikten sonra yüzde 25 neyinize yetmez kafasıyla çay ve simit alacak imkân bile sağlamaması gibi, dönemsel pozisyonlar sadece zaman ve olanak kısıtlı kullanılabilir.


Biat medyası zorda...

İsveç’e NATO kapılarını açan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davranışına biat medyası nasıl anlam vereceğini, nasıl savunacağını keşfetmekte oldukça zorlandı. Ayıp… Cumhurbaşkanının sonsuza kadar “İstemezük de istemezük” diye ayak diretmesini mi bekliyordunuz? Kıbrıs Rum tarafının koskoca Avrupa Birliğini rehin alıp Türkiye politikalarını belirlediğini görüp, biz de NATO’nun politikalarını belirleriz yanılgısına yuvarlanmanın anlamı yok. İşine geldiğinde nasıl AB’nin büyük ülkeleri Rum liderliğini istedikleri boyuta kesip........

© Gazete Durum