Oldukça uzun bir dönemdir Türkiye dış politikasının temel davranış şekillerinden birisi haline geldiği gibi göreve yeniden üçüncü kez seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk dış ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapması, eğer orada fırsat yaratıp yeni dönem Kıbrıs politikasının köşe taşlarını sergilemese “sıradan” olarak değerlendirilebilirdik.
Ziyaretin kendisi bizlere göre sıradan olsa da konjonktürel açıdan elbette ciddi bir mesajdı. İsveç’in NATO üyeliği onayı talebiyle Ankara üzerinde yoğunlaşan gerek Amerikan, NATO ve Avrupa Birliği baskıları herkesin bildiği konular. Diğer yandan görevde üçüncü dönemine başlarken bizzat Erdoğan’ın dediği gibi Avrupa Birliği sürecinin canlanması gibi bir hedefi varsa, Türkiye’nin atması gereken adımlar can acıtabilir.
Türkiye ve Kıbrıs Türkleri açısından Kıbrıs Rum Yönetimi olsa da hitap tarzımı dünya öyle görmediği gibi, ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesi ve onunla doğrudan ilgili olmasa da önümüzdeki dönemde Kıbrıs ile ilgili adımlar atılması, bir şekilde görüşme sürecinin “şeklen” de olsa canlandırılması, en azından AB sürecine can öpücüğü verecek kadar bir hareket yaratılması Türkiye’nin yeni dönem hedefleri arasında gibi bir algı oluşmuştu Erdoğan’ın kendinden görevi devraldığı tören konuşmasında.
Ancak, Erdoğan tabiri caiz ise dünyaya ve siyasi analiz yapanlara ters köşe yaparak önemli bir gol attı ilk resmi ziyaretini KKTC’ye yaparak. Arzu etseydi, zaten günübirlik ziyaretini Lefkoşa-Bakü yapacağına, Bakü-Lefkoşa olarak da yapabilir, önce bir millet iki devlet olmakla övünmenin yanı sıra son dönemde çok daha ileri safhaya taşınan iki ülke liderleri dostluğunu, ekonomik, askeri ve her alanda iş birliğini vurgulayan bir gezi olabilirdi.
Ama Erdoğan ilk yurt dışı gezisini oluşan geleneğe uygun şekilde KKTC’ye yaptı. Ayrıca, sıradan, retorikle süslenmiş bir konuşma yerine, her kelimesi özenle seçilmiş bir politika belgesi açıkladı Türkiye Cumhurbaşkanı mevkiidaşı Ersin Tatar ile birlikte basına yaptığı açıklamada.
Mesajın ana hatları
• Kıbrıs’ta iki halk, iki ayrı yönetim, iki devlet vardır.
• Kıbrıs Türk halkı adanın asli unsurlarından birisidir; asla azınlık olmamıştır, olmayacaktır.
• Kıbrıs adasında egemenlik iki halkın ortak tasarrufundadır; Rumların tek egemen olma gayretleri hayaldir.
• Yarım asırdan fazla sürdürülen görüşme sürecinde çözüm Rum tarafının uzlaşmaz ve maksimalist talepleri nedeniyle gerçekleşemedi. Bu sebeple 50 sene daha kaybetmeye tahammülümüz yoktur.
• Kıbrıs Türk Halkının........