İstanbul Gelişim Üniversitesinde neler oluyor?

Türkiye’de yetmişin üstünde vakıf yani para ile eğitim veren üniversite var. Bu vakıf üniversiteleri nerdeyse on beş günde bir olayla gündeme geliyor. Nicel olarak çok olmalarına rağmen nitel anlamda çok az sayıda olan bu vakıf üniversitelerinin en büyük sıkıntısı eğitim yöneticiliğini bilmemesi.
Geçtiğimiz günlerde yine bir vakıf üniversitesi, İstanbul Gelişim Üniversitesi bir olayla gündeme geldi. Uzun zamandır pazarda olan bu üniversite tarihi boyunca akademik personeline yönelik tutumuyla epey bir gündeme geldi. Bu yılki konu ise pes dedirtecek seviyede desem abartı olmaz.

Vakıf üniversitelerinin en büyük özelliği akademisyenlerine ve personellerine verdikleri parayı bir türlü içlerine sindirmemeleri. Onlar için akademik personele verilen maaşlar sokağa atılan para gibi. Akademisyen ne yapıyor ki onların gözünde? Gelip vır vır iki şey anlatıp gidiyor. Böyle de bir küçümseme var bakışlarında. Vakıf üniversiteleri akademisyenlerinin bir temizlikçi gibi günün sekiz, dokuz saati aralıksız çalışmasını istiyor verdikleri maaşı ancak böyle hak edeceğini düşünüyor. Tamamen alaturka bir bakış açısıyla yönetilen bu üniversiteler öğrencilerden paraları takır takır da almasını biliyor. Öğrenci parasını vermedi mi hemen onun öğrenci kartını iptal edip öğrenciliğini de askıya alıyor. Mesela geçen sene İstinye Üniversitesi okul taksitlerini ödeyemeyen yabancı öğrencilerinin öğrenciliklerini askıya almış ve hatta o öğrencilerin öğrenci kimlik kartlarını iptal ederek okula dahi girmelerini engellemişti. Bu olay tipik bir öğrenci- müşteri ilişkisi olarak tarihe geçmişti. Bu normalde müşteriye bile yapılmaz ama maalesef öğrenciyi müşteri yapan bir yüksek öğretim ekosisteminde yaşıyoruz.

Gelişim Üniversitesi son aylarda toplamda elliye yakın akademik personelinin işine son verdi. Hani beş, on, yirmi duymuştum da birkaç ayda elli kişinin işine son verilmesini ilk kez duydum. Üniversite yönetimine yakın çevreler ve basın bunu “ekonomik daralma” olarak açıkladı. Zaten başka hangi nedenden olayı olabilir ki? Ekonomi kötü gitti mi hemen işçi çıkartmak bizim Türk patronaj sisteminin DNA’sında var.
Bu üniversitede yaşananlar sosyal medyada çok konuşuldu. Öğrenci sayısında istediği kotayı tutturamayan üniversite elli kişinin işine son verirken bir yandan da akla hayale sığmayacak yöntemlerle akademik personeline adeta kök söktürmüş. Mesela bir akademisyenini dersi olduğu gün kovmuşlar. Saat 12:00’de olan dersi için okula giden bu akademisyeni dersten bir saat önce öğrencileri arayıp “Hocam sizin dersinize başka hoca gelecek. Sizin adınız yok” demişler. Hoca sınıfa giderken sınıfın kapısından o fakültenin dekan yardımcısı gelmiş ve o hocaya kovulduğunu söylemiş. Ayıp ya, vallahi ayıp! Ben bunu yazarken utandım ama onlar bunu yaparken utanmamışlar.

Türkiye’de para ile eğitim veren vakıf üniversitelerinin yaklaşık elli küsürünü bir çöp torbasına koyup atsanız çöp torbası isyan eder. Onların tek derdi personellerine ve hocalarına verdikleri para. “Bu parayı bu akademisyenlere veriyorum bunları ben nasıl daha fazla sömürürüm.” diye düşünürler gece gündüz. Dedim ya ağır gelir onlara o verdikleri maaş. Fırsat bulsalar asgari ücrete ders anlattırırlar hocalarına. Bu özellikle kalitesiz üniversitelerin kalitesiz ve yalaka rektörlerinin kalitesiz paragöz patronlarına yaranmak için yapılan anti- demokratik uygulamanın da önünü açar. Mesela danıştayın emsal kararıyla akademisyenin........

© Gazete Damga