Beden dilinden ruh diline |
İnsan için asıl önemli olan ve sonuç getiren, karşımızdaki bireyin maddi gereklerine değil ruhuna ulaşmaktır. Ne iş yaparsanız yapın asıl olan insanın içgüdülerine, dürtülerine, maddi varlığına, kişisel istek ve arzularına değil ruhuna hitap edebilmek ve ruhunu yakalayabilmektir. Kişilerin, uçmaya hazır ama aslında bedene hapsolmuş, mahzun ruhlarını yakalayabilirsek neler yapılmaz ki? Öğretmen, işçi, memur, usta, çırak, yönetici, lider hangi düzeyde olursak olalım muhataplarının bedenlerine odaklanan değil ruhlarına odaklanan bir dili yakalayabilmemiz gerekli. Kimsesiz, kapatılmış, mahzun ve uçacağı günü bekleyen kuş misali ruhu yakalayabilirsek hep birlikte daha da güzelleşebiliriz.
İlişkilerimizde beden dilinden ruh diline yönelmemiz, yükselmemiz gerekir. Böylece tasavvufta aranan ölmeden önce ölme yolunda olabiliriz. Yani ruh, her yere egemen olabilir, beden ruhun emaneti olabilir. Bunun için ruhun canlı tutulması, kendini ifade edebilmesi, iç âlem ve dış âlemle ilişki halinde olması gerekir.
Bedenin dili maddi dünyada kaybolmamıza yol açar ve ruhun kafesini giderek daraltır. Oysaki ruh diline geçtiğimizde beden, ruhun emrine girer. Beden ruhun isteği ile istediği biçimde hareket eder. Ancak bu şekilde kibirden merhamete, karanlıktan aydınlığa, çirkinden güzele yol alabiliriz.
Günümüzde yaşanan vahşete, şiddete, insani krize baktığımızda anlıyoruz ki hayatımızda beden dili giderek hâkim oluyor ve ruh dilini hızla........