Adının başında hep bir D harfi vardı, ama açık şekliyle hiç yazılmazdı; biz adını hep D. Mehmet Doğan diye okur, cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez hocamızın da namazdan sonraki kısa konuşmasında belirttiği gibi, biz o D’yi hep “Derviş” olarak kodlardık. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB)’nin kurucu Genel Başkanı, sonraları Şeref Başkanı, Büyük Türkçe Sözlük’ün yazarı, Türkçe aşığı, Türk dilinin doğru yazılması, doğru okunması ve doğru öğrenilmesi uğruna bir ömür vakfetmiş, değerli dost, yazar, kalender tabiatlı, mütebessim çehreli, derviş mizaçlı, mütevazı insan, edebiyat ve kültür dünyamızın mümtaz şahsiyetlerinden Mehmet Doğan ağabey de bu fani dünyadan göçünü topladı, 11 Ağustos 2024’te Ahirete irtihal etti. Allah gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet, makamı âli olsun inşallah. Yakınları, sevenleri, dostları ve okurlarının başı sağ olsun.
Mehmet abiyle bizim hukukumuz çok eskilere, tam 42 yıl öncesine gider. Pek çok açıdan Türkiye'nin yakın tarihinin kırılma noktası sayılabilecek bir dönem olan 1980’li yılların başlarıydı, 1982 yılındaydık. O zamanlar Mehmet Doğan’ın başında olduğu, daha çiçeği burnundaki derneğin adı henüz “Türkiye Yazarlar Birliği” değil, sadece “Yazarlar Birliği” idi. Bizler, İç Anadolu ve Karadeniz ağırlıklı olmak üzere, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden ODTÜ’yü kazanıp Ankara’ya gelmiş, Ankara’da hemen hiçbir çevresi olmayan, çoğunlukla muhafazakâr ailelerin başkent ve büyük şehir ortamını henüz tanımayan çocuklarıydık. Hem Ankara’yı hem de kültürel-entellektüel çevreleri tanıma arayışındaydık. Biraz gençliğimizin, biraz içinden geldiğimiz toplumsal kesim olarak devletten çoğu zaman üvey evlat muamelesi görmüşlüğümüzün, biraz 12 Eylül öncesi ülke genelinde yaşanan karmaşa, kaos, gerilim ve çatışma ortamının sırtımıza ve dimağımıza vurduğu yüklerin etkisiyle olsa gerek, “memleketi kurtarmaya” kararlıydık, bunun için bizim gibi düşünen arkadaşlar bulmamız, onlarla birlikte kendimizi yetiştirmemiz ve “memleket kurtarma muhabbetleri” yapmamız gerekiyordu…
Ama ODTÜ kampüsündeki ortam buna hiç müsait değildi. 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden henüz fazla bir zaman geçmemişti; korkunç bir baskı havası hâkimdi; ortalık sivil polis kaynıyor, Jandarma yurtlara sık sık baskın düzenleyip kitaplarımıza el koyuyor, kantinde veya kampüsün doğa harikası yeşillikleri arasında ağaçların altında birkaç kişi ne zaman bir araya gelsek hemen etrafımızda kuşkulu tipler peyda oluyor, ya da bize öyle geliyordu… Bu korkunç bunaltıcı ortamda nefes alabileceğimiz, rahatça sohbet edebileceğimiz, memleket meseleleriyle ilgili görüş alışverişinde bulunabileceğimiz bir yer arıyorduk. İşte bu arayışın zirve yaptığı bir zamanda Allah, Mehmet abiyi ve Yazarlar Birliği’ni karşımıza çıkardı. Duyduk ki Hatay Sokak’ta Yazarlar Birliği diye bir dernek varmış, kültürel faaliyetler yaparmış, iyi bir yermiş; arkadaşlarla gidip bir tanışsak diyorduk.
Sanırım Odalar Birliği’nin Kavaklıdere’deki büyük toplantı salonunda “Mehmet Akif” konulu bir toplantı sonrasında ilk defa yollarımız kesişmişti. Kulakları çınlasın, ODTÜ’den sınıf arkadaşım, aynı yurtta kaldığımız, entellektüel birikiminden o zamanlar çok istifade ettiğimiz, zaman zaman gece geç saatlere kadar ülkenin ve dünyanın geleceği üzerine sohbet ettiğimiz, hâlâ çok değerli dostumuz Prof. Dr. Ahmet Kara ve birkaç arkadaş ile birlikte gidip Mehmet abi ile tanıştık. Hoşbeşten sonra bizi Yazarlar Birliği’ne davet etti, gidip derdimizi anlattık; çalışabileceğimiz, okuyabileceğimiz, kültürel-entellektüel birikimiyle temayüz eden insanları dinleyebileceğimiz bir yere ihtiyacımız olduğunu söyledik. Bizi hafif gülümseyen bir eda ile dinledikten sonra, “ne iyi gençler, biz de tam sizin gibi gençleri arıyoruz; burası sizin, alın size birer anahtar, ne zaman isterseniz kapımız açık, buyurun gelin!” deyişi hâlâ gözlerimin önündedir.
İzleyen zaman diliminde bu halkaya, ortak dertlerimiz ve paydalarımızın olduğu, edebiyata ve kültürel-entellektüel faaliyetlere meraklı yeni arkadaşlarımız da dâhil oldular. Zaman zaman Yazarlar Birliği’ne alanlarında temayüz etmiş konuşmacılar davet edip onları dinledik; zaman zaman TYB’nin organize ettiği veya paydaşı olduğu faaliyetlere katıldık. Mehmet Doğan, Nabi Avcı ve Adnan Tekşen gibi bizim camianın tanınmış şahsiyetlerinin başında olduğu kıymetli bir ekiple, mevcut gazetelere kıyasla çok daha dengeli ve dolu bir içerikle çıkan Zaman gazetesinin ilk yıllarında Gençlik sayfasına arkadaşlarımızla birlikte katkıda bulunduk. İlerde elimiz kalem tutmaya başladığında TYB’nin artık bir klasiğe dönüşmüş olan; kültür, sanat, siyaset ve ekonomi alanında bir yılın adeta dökümünü yapan; çeşitli açılardan geride bıraktığımız yılı........