- 1 -
Biz de ölümler hep başkası içindir, hep başkasını anlatır. Biz kendimizi ölmeyecek gibi algılarız. Bu nedenle de ölümü çok romantik karşılarız. Ölümün bir bitiş olmadığı algısını kendi içimizde içselleştirir bu bilginin rahatlatıcı yanını insanlara yaymaktan mutluluk duyarız.
Sınıfsallığı tam olarak yaşam biçimimizde uygulamasak da ölüm konusunda kendi sınıfımızın ölmesi gerektiği gerçeği bilinç altımıza kazınmıştır. Bu bir hafızadır. Türkülerde bile bu hafıza var olmuştur:
“Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir”
Bu dizeler başka bir toplumun değil bu toplumun hafızası içinde yaşayan biri tarafından yazılmıştır. Savaşlarda, doğal afetlerde, iş kazalarında ölmek toplumca kanıksanmıştır. Vadesi bitti, sayılı nefesti bitti, takdir i ilahi söylemleri toplum tarafından yaratılmış telkinlerdir.
Ölüm konusundaki kaderciliğimiz bizi, bahsettiğim romantizmlere yönlendirir. Bir yakınının ölümünden sonra belli bir dönem de olsa hiç gülmemek, kendini paralamak, elbiselerini tersten giymek, yüzüne karalar çalmak, kendini/dizlerini döverek içli ağıtlar yakmak, ölünün ruhunun dönmesi esnasında bulacaklarının bir yerde toplanması; bunların hepsi az gelişmişliğin geç modernliğini yaşayan toplumların bir çeşit ritüel gereksinimidir. Bunların bir kısmı toplumsal bilinçaltındaki mitolojinin yansımasıdır. Gelenekteki bu çeşit gösteri edimleri yine de kabul görülür ve onaylanan duygu aktarımlarıdır.
Ölüm konusunun gizli kahramanı olan bir figür bir dizi ile algı dünyamıza girdi. “Gassal“ bize özgü, bir gizli kahraman. En sevdiklerimiz öldüğünde onlara dokunma acısını bizden alan bir kahraman. Dizideki “Gassal” o kendi beynini darmadağın eden sorusunu bize sormaktadır. Bu soru bana başka soruları da hatırlatır. Acaba “ Gassal ” mesleki bir mükemmeliyetçilikten mi bu soruyu sormaktadır? Başka meslek erbapları da bu soruyu sorar mı? Acaba hangi hakim “ Beni kim yargılayacak ? “ diye sormuştur. Bu soru mesleki vicdan sorusu mudur? Ya da böyle bir soruyu sorma ihtiyacı herhangi bir insan da olmalı mıdır? Beni kim yıkayacak sorusu normal insanların bir sorusu mudur? Ölüm Nasrettin Hoca fıkrasındaki “Sen yeter ki öl mutlaka taşıyan bulunur” cümlesi kadar sıradan........