menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dergiler Birer Mekteptir

6 1
31.08.2024

“Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz.

Dergi, hür tefekkürün kalesi.

Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür.

Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı;

dergi bir zekâlar topluluğunun.”

Cemil Meriç

Bizim kuşak dergi kuşağıdır. Bu yetmişli yılların hareketli dönemlerinden buyana böyledir. Hemen her grubun ve her fraksiyonun mesajını ulaştırdığı, düşüncelerini tahlil ettiği, sanat, edebiyat ve dile dair kanaatini inşa ettiği bir dergisi olmuştur. Dergi, sosyal ve siyasi grupların aklını oluşturmaktaydı. Orada kendi mütefekkirini, kendi sanatçısını ve kendi yazarını kendisi yetiştiren; bununla da kalmayıp, grafik yapan, tasarım yapan, karikatür ve çizimler yapan ve bunların matbaa sürecinden pazarlama sürecine değin takip eden elemanları vardı. Bu bakımdan dergi demek, evvela eli kalem tutan insanı yetiştirmenin yanında organizasyon yapan, yayınca, matbaacı ve grafikçi gibi sanatkâr ve ticaret erbabını da yetiştirmek demekti. Bu yönüyle gerçekten bir mektepti dergiler. Aynı zamanda o dergiyi okuyan bir kitle de oluşuyordu. Dergi aynı zamanda, işte o kitleyi yetiştiren, bilinçlendiren, ona bir yön tayin eden ve ufuk kazandıran bir mektep olmuştur.

Benim Ankara serüvenime, evvelce de işaret ettiğim gibi lise döneminde okuduğum bir dergi sebep olmuştur. Bu dergi daha sonra yedi güzel adam olarak da anılacak bir ekibin çıkardığı Mavera dergisiydi. Edebiyat dergisini zaman zaman MTTB’de rastlardım; fakat takipçisi olamadım. Bununla birlikte Mavera’yı kendime yakın buldum. Oradaki hikâyeler ve şiirler beni cezbederdi. Sonra denemeler ve kitap tanıtım yazılarından da yararlanmaya başlayacaktım. Burada bilhassa gençlere dönük yazılarıyla yol gösteren Cahit Zarifoğlu’na muhabbetim vardı. Bu sebeple Ankara’da okumayı tercih ettim; ne var ki bu konuda nasipsiz olduğumu aşikâr edecek bir durumla karşılaşacaktım. Dergi İstanbul’a taşınmıştı. Yapacak bir şey yoktu, giden gitmişti. Şimdi bize lazım olan yazan-çizen, fikir çilesi çeken başka insanlarla buluşmaktı. Bu insanları keşfederek, tavşankanı sıcak çayların eşliğinde Ankara’nın o soğuk yüzünü sohbetle bahara tebdil edecek şairleri, yazarları ve diğer sanat erbabını tanımak gerekirdi. Öyle de yaptım. Merhum Cemi Meriç’in, “dergi bir zekâlar topluluğudur” cümlesinden hareketle o zeki ve dertli insanları keşfe çıktım.

Ankara’da o dönemde neşredilen dergilerden hemen aklıma gelenler şunlardır: Merhum hocamın öncülüğünde İslâm Aylık Mecmua ve İlim ve Sanat dergilerinin yanında, Ercüment Özkan’ın İktibas, Yaşar Kaplan’ın Aylık, Türk Ocakları’nın Türk Yurdu, Ülkü Ocaklarının Ocak Dergisi ve Din Görevlileri Federasyonu’nun Hak Ses Mecmuası. Bunların yanında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Diyanet Dergisi, Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün Din Öğretimi Dergisi ile TÜBİTAK’ın Bilim Teknik Dergisi de benim ilgi alanıma giren dergilerdi. Bir ara Kültür Bakanlığı Kültür Dergisi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın Milli Eğitim dergileri de yayımlandı. Elbette başka kurumların ve grupların yayımladıkları dergiler de vardı. Bunları zaman zaman kitapçılarda tarar, çok devamlı olmasa da şiirle alakalı olanlarını alırdım. Keza Nokta ve 2000’e Doğru gibi aktüel haber dergileri de yayınlanırdı. Ben bu dergilerden Doğu Perinçek’in kadrosunun çıkardığı 2000’e Doğru’yu zaman zaman sırf Cemal Süreya’nın “portreler” başlıklı yazıları için takip ederdim. Doksanlı yıllarda Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının çıkardığı Bizim Ocak’a müstear isimle yazar olarak katkıda bulunduğum zamanlar olmuştur.

Ankara’da, Mavera yazarlarının da destek verdiği İslam Mecmuası’nın Mithatpaşa’daki ofisi önemli buluşma yerlerinden birsiydi. Esasen burası kelimenin tam anlamıyla bir okuldu. Şimdi geriye dönüp baktığımda burada, Fehmi Koru, Nabi Avcı, Adnan Tekşen D. Mehmet Doğan, M. Hilmi Güler, Hüseyin Karakaya, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Yusuf Yazar, İsmail Kıllıoğlu, Mehmet Ali Torlak, H. Hüseyin Ceylan, Zahit Akman, Recep Koçak ve Celil Güngör gibi pek çok isimi tanıma imkânım olmuş. O dönem için memleketin yıldız isimleriydi bu saydığım kalem erbabı. Zaman zaman burada camianın efsane gazetesi Yeni Devir konuşulur, aynısı olmasa da bir benzerine ihtiyacın olduğu vurgulanırdı. Nihayet o malum Zaman gazetesi, yukarda adını andığım entelektüellerden bir grubun........

© Fikir Coğrafyası


Get it on Google Play