Ahlak Kavramını Tekrar Tanımlama İhtiyacı
“Ahlak nedir, ahlakın kaynağı nedir?” gibi sorularla ilgili farklı disiplinlerde bugüne kadar sayısız çalışma ve tartışma yapılmıştır. Bu yazıda ahlak konusu bu bağlamda ele alınmayacak. Daha çok ahlak kavramının bugün toplumda nasıl anlaşıldığına ve bundan kaynaklanan sorunlara dikkat çekilecek.
Günümüzde ahlak kavramının Türk toplumunun geniş kesimleri tarafından “alkol, kötü alışkanlıklar, cinsellik, kıyafet” alanlarıyla sınırlandırılmış olduğu görülüyor. Bu bağlamda göz önünde olan yaşantılara istinaden “toplumun ahlakının bozulduğu veya bozulacağına dair” tespitler serzenişler yapılmaktadır. Hatta bunun büyük felaketlere neden olacağından dem vurulur.
Ahlakı bu başlıklarla sınırlamak, görünürlük üzerinden keskin hükümler vermek ahlak kavramının yanlış anlaşıldığını gösterir. Toplumun üzerinde doğru biçimde anlaşmış olması gereken hayati derecede önemli bir kavramın hatalı-noksan anlaşılması hayati sorunlar doğurur. Toplumun geniş kesimlerince ahlakın konusu kabul edilen “alkol, kötü alışkanlıklar, cinsellik, kıyafet” başlıkları, öncelikle bireysel tercihlerin, özgürlüğün konusudur. Eğer kişi inançlı biriyse bu başlıklar ahlaktan çok dinin konusudur. Günah-sevap kavramlarıyla ilişkilidir. Vatandaşlık statüsü bakımından da yasanın, hukukun, suçun konusudur. Alkol almak haramdır-günahtır, belirlenmiş mekân ve şartlarda alkol kullanmak yasaktır, alkollü biçimde başkasına zarar veren kişi suç işlemiş olur ve başkasına zarar verdiğinde mesele ahlakın konusu olur. Kötü alışkanlıklar ve diğerleri de benzer biçimde örneklendirilebilir. Bu tür durumlar; rıza varsa ve başkasına zarar verme söz konusu değilse ahlakın alanından çıkabilir. Bahsi geçen konular öteki için propagandaya, teşvike, zorlamaya dönüştüğünde ahlakın konusu olur. Zira bu meseleler gündeminde olmayan kişi için pekâlâ kötü, zararlı olabilir. Ötekine zararı dokunmadıkça bu meselelerin ahlakın konusu olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak bu başlıkların görünürlüğü ve dinle olan bağlantıları toplumun geniş kesimlerinin “ahlak” kavramıyla ilgili noksan-hatalı kanaatler edinmesine sebep olmuştur. Ahlak yanlış tanımlandığında sağlıklı bir toplumsal yaşamdan söz edilemez. Zira din artık toplumun sabitesi değildir.
Daha önce yapılmış tüm tanımlamalardan farklı olarak ahlak “ötekini yanıltarak ondan menfaat temin etmemek, ötekini yanıltarak ona doğrudan ya da dolaylı olarak zarar vermemek” şeklinde anlaşılmalıdır. Bireysel anlamda kişinin kendisini ilgilendiren, ötekine zararı dokunmayan, başkasını ilgilendirmeyen tutum ve davranışlar doğrudan ahlakla ilişkilendirilmekten vazgeçilmelidir. Kişi kendi doğrularıyla çelişmeden yaşamını sürdürüyorsa ahlaklı sayılmalıdır. Zira herkes kendi hayatına dair doğruları seçme hakkına sahiptir. Bu doğrularla çelişmedikçe dürüst-ahlaklıdır. Hülasa ahlakın temel ilkesi “ötekine zararı dokunmamak” olarak belirlendiğinde sağlıklı bir toplumun oluşabileceği düşünülebilir.
Konu insanların........
© Fikir Coğrafyası
visit website