‘Süreç’ ve CHP’nin yeni programı
Ülkedeki iktidarın Kürt sorunuyla ilgili son süreci başlatmasında bölgesel gelişmelerin ve bu gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel risklerin önünün alınmak istenmesinin belirleyici bir rol oynadığı biliniyor. Ancak bu sürecin bir ayağı da iç politikadaydı; “İç cepheyi güçlendirme” adı altında muhalefetin bölünüp ezilmesi ve bu baskı rejiminin kalıcılaştırılması hedefleniyordu. Bahçeli, ‘devlet’ adına bu sürecin sözcülüğünü yaparken Erdoğan da ‘uzman’ olduğu konuda; sürecin Saray rejiminin hesaplarına/çıkarlarına uygun bir zeminde ilerletilmesi noktasında devreye giriyordu.
Bu politikanın en çarpıcı örneklerinden biri de PKK’nin 11 Temmuz’daki ‘silah yakma’ töreninin hemen ardından Erdoğan’ın 12 Temmuz’da “Biz AK Parti, MHP ve Dem Parti olarak bu yolu beraber yürümeye karar verdik” açıklamasını yapmasıydı. Bu açıklamanın bir tarafında silah yakma töreni sonrasında oluşan olumlu hava ve beklentileri yedeklemek ve öte tarafında da DEM Parti’yi iktidarın yanında konumlandırarak muhalefeti bölmek hesabı yer alıyordu. Erdoğan ayrıca milliyetçi-ulusalcı hassasiyetleri kışkırtarak DEM Parti’yi ‘kontrol’ altında tutmak ve demokratik muhalefetin içinde de güvensizlik yaratmak istiyordu.
Bu dönemde iktidarın yargı eliyle düzenlediği siyasi operasyonların hedefi olmasına rağmen ana muhalefet partisi CHP’nin hem Kürt sorununun çözümüne dair demokratik talepleri dillendirerek ve hem de Mecliste oluşturulan ‘süreç komisyonu’na katılarak iktidarın bu süreci muhalefeti bölmek için kullanmaya çalışmasının karşısında bir pozisyon aldığı söylenebilir. Ta ki Mecliste kurulan komisyonun bu sürecin taraflarından biri olan Öcalan ile İmralı’da görüşme yapılması konusunda gerçekleştirdiği oylamaya kadar. Bu oylama bir yandan özellikle 19 Mart’tan sonra demokrasi güçleriyle........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein