Pax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe

Almanya’nın büyüme modeli ve onun dinamosu olan temel sanayileri krizde. Sorun, Almanya’nın uzun yıllar boyunca dayandığı ihracata ve sanayiye dayalı büyüme modelinin yapısal sınırlarına ulaşmış olması. Yani Almanya’daki müesses nizamın bu zamana kadar geldiği gibi devam edemeyeceğini gösteren bir krizden geçiyoruz. Bu yazıda, son dönemde açıklanan verilerden ve jeopolitik gelişmelerden hareketle, Almanya’nın yeşil dönüşüm gündeminden hızla askeri harcamaların öne çıktığı bir ekonomi modeline doğru sürüklendiğini açıklayacağım.

Uluslararası danışmanlık şirketi Deloitte ile Almanya’da sanayi sermayesinin kolektif aklını temsil eden BDI (Bundesverband der Deutschen Industrie) ortaklığında yayımlanan ve tedarik zincirlerindeki gelişmeleri özetleyen (Supply Chain Pulse Check 2025) raporu, bu krizin arka planını ortaya koyuyor. Raporun temel tespiti net: Alman sanayisi pandemi, savaş ve jeopolitik gerilimlerle şekillenen çoklu kriz döneminden neredeyse hiçbir kalıcı ders çıkarmış değil. Tedarik zincirleri hâlâ kırılgan, üretim yapıları ise dönüşmekten uzak.

Rapora göre şirketlerin yüzde 66’sı tedarik maliyetlerinin, yüzde 52’si ise idari maliyetlerin arttığını belirtiyor. Yüzde 53’ü kâr marjlarının düştüğünü, yüzde 33’ü ise ciroların gerilediğini ifade ediyor. Bu sorunlara şirketlerin verdiği temel yanıt ise yapısal dönüşüm değil, maliyet azaltma tedbirleri. Rapora göre firmaların yüzde 45’i tedariklerini daha ucuz ülkelere kaydırmış durumda. Yüzde 41’i ise artan korumacılık ve gümrük tarifeleri nedeniyle tedarik zincirlerini yeniden düzenlediğini söylüyor. Bu tablo, Almanya’da aktif bir sanayi politikasından çok, fiilen şirketlerin kısa vadeli maliyet hesaplarına teslim olmuş bir sanayi düzeninin sürdüğünü gösteriyor.

Bu yapısal tıkanma en net biçimde otomotiv sektöründe ortaya çıkıyor. Deutsche Welle’nin