Elbette ki hayvan katliamını yasalaştırırken “ötanazi” kelimesinin seçilmesi cehaletten değil, bir tercihten kaynaklanıyordu. Bilakis halkın “cehaletine” güvenilerek bilinmediği varsayılan, negatif çağrışımı olmayan bir işlem anıldı. Batı onayı almış, “böyle işler günümüzde normal” anlamında sıradan ve medeni bir uygulama tınısı.
Sıfır noktasına dönelim. Türkiye'de insanlar için ötanazi bir hak mıdır? Bu işin hukuki boyutu, etiği, felsefi arka planı tartışılmış, ölümle bağı olanları “suçtan” azade kılan bir düzenleme yapılmış mıdır? Yoksa zaten yasal değildir.
“Ötanazi”nin etimolojisine bakıldığında, Yunanca “iyi ölüm” çıkıyor karşımıza. Ağrılı bir ölümü iyileştirme, zaten ölmekte olanın acısını azaltma, bir nevi ölüme eşlik etme eyleminin de tarihi antik döneme uzanıyor. Bugün kişinin kendi iradesiyle ölmeyi / acısız bir yöntemle aslında öldürülmeyi tercih etmesi ise son birkaç yüzyılın meselesi. “Yaşama hakkından vazgeçme rızası” daha yakın zamanların hukuk tartışması.
Ötanazi şeklinde mi yazılıyor, ötenazi mi, konunun köpek katliamıyla gündeme oturduğu ilk günlerden beri kimilerinde kafa karışıklığı yaratıyor. “Öta” ile “öte”nin arasındaki küçük aralıksa dünya üzerinde Türkçe'ye mahsus bir sırrı faş ediyor sanki. “Naziliğin ötesi” gibi, “Nazilerin tahayyülünü aşan” gibi. Çağrışımlarıyla bu meselede hükümetin tercihini de niteleyen bir tabire dönüşüyor bu. İradesi olmayan ama varmış da öldürülmeyi seçmiş gibi görünen hayvanlara reva görülenden dolayı bu dili konuşanlara ceza gibi.
Ötanazi'nin kelime olarak Nazilikle ilgisi yok.........