Doktor Socrates: Eski güzel futbolun hayaleti
On dört yıl önce bugün, futbol dünyası en seçkin elçilerinden birini kaybetti: Socrates. Henüz 57 yaşında, bağırsak enfeksiyonu nedeniyle yaşamını yitiren Socrates, “Doktor” lakabıyla anılıyordu, çünkü tıp doktorası da vardı. Hem sahada hem de saha dışında, futbolun ama aynı zamanda Brezilya’nın tarihine damga vurmuştu.
Socrates’in kariyeri sıra dışıydı. Tarihin en parlak ama aynı zamanda en az kupalı Brezilya millî takımının kaptanıydı. 1982 Dünya Kupası’nın birçokları için tartışmasız en iyi takımı olan, ama kupayı İtalya’ya kaybeden sambacılar, Meksika’da düzenlenen bir sonraki Dünya Kupası’nda da, çeyrek finalde Fransa’ya ve onun efsane “sihirli karesi”ne (Michel Platini, Jean Tigana, Luis Fernandez ve Alain Giresse) elenmişti. Olağanüstü bir yoğunlukta geçen bu maç, epik bir penaltı atışları serisiyle bitmiş; Socrates penaltı kaçırmıştı. Onun ilk belirgin özelliği belki de burada yatıyordu: “Lanetli” bir futbolcuydu; tartışılmaz yeteneğine rağmen büyük hiçbir kupa kazanamamıştı. Ama aynı zamanda şiirsel, romantik ve devrimci bir futbolcuydu.
O yıllarda, Batı Almanya’nın temsil ettiği rasyonalist anlayış futbola baskın gelmeye başlamış; taktik şemalar ve atletik özellikler, yaratıcılığın ve tekniğin önüne geçer olmuştu. Socrates’in Brezilya’sı ise anakronikti. Çünkü Tele Santana’nın yönettiği, Falcao, Zico (namıdiğer “beyaz Pele”) ya da Branco gibi olağanüstü bireysel yeteneklerden kurulu bu takım, “samba-futbol”un son temsilcisiydi: Tek pasla oynanan, cömert, ileriye dönük; hazza ve gösteriye yaslanan bir futbol. Bu, Marksist Yazar ve Sinemacı Pier Paolo Pasolini’nin şu sözlerine tam karşılık geliyordu: “Her gol kaçınılmaz bir karakter taşır; bir yıldırım çarpmasıdır, bir sersemleme halidir, geri döndürülemezdir. Şiirsel söz gibi… En çok gol üreten futbol, en şiirsel futboldur.”
Futbolun giderek daha fazla liberalizmin eline........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein