Futbol ve Trump
“Dünya Kupası sona erdi; Uruguay için görkemli bir zaferle, herkes içinse bir rahatlama duygusuyla -zira kabul etmek gerekir ki turnuvanın seyri yalnızca tatsız değil, aynı zamanda insanı yoran, nahoş bir havaya da bürünmüştü. Uluslararası turnuvalar bunca zahmete gerçekten değer mi? Futbol bir kez daha kültür yoksunluğunun görkemli gösterilerinin, şiddetin, kör tutkunun ve hakaretin sahnesi oldu. Sanki bir ulusun geleceği topu rakip kaleye sokmaya çalışan şu yirmi iki adamın elindeymiş gibi…”
1930 Dünya Kupası, ev sahibi Uruguay’ın Arjantin’i 4-2 yendiği finalle sonuçlandıktan sonra yukarıdaki satırları kaleme alan Buenos Aires merkezli El Grafico, bu ilk deneyimden hiç de memnun kalmamıştı. Dönemin FIFA Başkanı ve Dünya Kupası fikrinin babası Jules Rimet, turnuvanın uluslar arasındaki kardeşliği güçlendireceğini umuyordu ama sonuç pek de öyle olmamıştı. 1830’da Brezilya ile Arjantin arasında bir “tampon devlet” hüviyetiyle kurulan, 1930’a gelene kadar onlarca darbe, isyan, iç savaş gören Uruguay için “futbol” kendini büyük komşularının arasından sıyırıp dünyaya duyurmanın kusursuz bir aracıydı. 1924 Paris ve 1928 Amsterdam Olimpiyat Oyunlarında kazanılan altın madalyalara eklenen 1930 zaferi, ülkenin haritadaki “küçücük bir noktadan çok daha fazlası” olduğuna dair uluslararası geçerlilik taşıyan bir tescildi. Nitekim ülke siyasetinin iki büyük gücünden biri olan ve 20. yüzyılın ilk dönemine damga vuran Partido Colorado, futbol başarılarını modern, liberal........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein