Eski taşrada bir Hayyamî mekan
Siyah beyaz fotoğrafları hâlâ bir yerlerde bulunabilecek küçük bir kasaba, dağlık ve yemyeşil. İl merkezine asfaltla tanışmamış yoldan üç saatte ancak gidiyor üstü bagaj, burnu uzun otobüs; gelirken daha da uzuyor süre, kuş yuvasına çıkılıyor çünkü. Kışın rahat, yollar kardan kapalı olduğu için gidiş geliş yok.
Bahçe duvarının üzeri demir parmaklıklı, Atatürk büstlü, üç katlı hükümet konağının karşısı… Çoğu tek katlı, hepsi toprak damlı, bir kısmı oluk kiremitli, birbirine omuz vermiş, bazıları öne çıkmak istercesine yanındakini itmeye çalışan ve hatta bunu başaran binaların önünde, rasgele betonlanmış ve akasya ağaçlarına da küçük bir toprak parçası ayrılmış bir kaldırım var.
İşte oradaki dükkanlardan biri Berber’in akşam meyhane hizmeti veren lokantasıdır. Önceleri geniş bir ahır olan, sonraları briketle genişletilmiş alt katı ise Yılmaz Güney’li, Ayhan Işık’lı, Türkan Şoray’lı, filmlerin oynatıldığı, zırt pırt filmlerin koptuğu, izleyicilerin ıslıklı protestolarını işini bırakarak onlarla ağız dalaşına giren makinistin yer aldığı perişan bir sinema salonudur. Lokantanın birkaç penceresinin baktığı arka tarafın manzarası harikadır: gökyüzünü kapatacak yükseklikte yüzlerce kavak ağacı ve yerlerde adam boyu ot. Hele akşamın inmeye yüz tuttuğu, güneşin karşı dağın arkasına gittiği vakitlerde binlerce, on binlerce serçe çığlık çığlığa daldan dala uçuşur dururlar; sanki kıyamet koptu kopacak.
Berber mutludur; posta müdürü,........
© Evrensel
