Gespenst, Heyula ve Hylē: Marx’ta Komünizmin Formsuzluğu Üzerine

Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’nun açılış cümlesinde kullandıkları ifade — “Avrupa’da bir Gespenst kol geziyor” — basit bir retorik değildir. Kanımca komünizmin ontolojik ve tarihsel statüsüne dair son derece bilinçli bir kavramsal tercihtir. Bu cümlede komünizm, henüz var olmuş, kurumsallaşmış ya da tamamlanmış bir toplumsal form olarak değil; dolaşan, korku uyandıran, etkisi hissedilen ama maddi biçimi belirsiz bir “şey” olarak betimlenir. Bu tercih, Marx’ın komünizmi önceden tanımlanmış bir toplum modeli olarak değil, tarihsel bir süreç ve hareket olarak kavradığının ilk işaretlerinden biridir.

Almanca Gespenst, çoğu zaman İngilizce spectre ya da Türkçede hayalet ile eşanlamlıymış gibi kullanılsa da kavramın anlamı daha özgüldür. Gespenst, kökensel olarak “ruh”a ya da “öte-dünya varlığına” değil; algıda beliren, maddi karşılığı belirsiz ama etkisi gerçek olan bir görünüme işaret eder. Bu yönüyle phantomdan (öznenin zihinsel üretimi) ve spectreden (görünürlük rejimi içinde dolaşan imge) ayrılır. Gespenst’in merkezinde, varlık–yokluk ikiliğini askıya alan bir aradalık bulunur. Marx’ın komünizmi bu kavramla adlandırması, onun henüz “orada” olmayan ama burjuva düzeni üzerinde fiilî bir baskı kuran bir tarihsel imkân olarak düşünüldüğünü gösterir.

Gespenst’in Türkçeye nasıl çevrileceği meselesi yalnızca dilsel değil aynı zamanda teorik bir sorundur. Yaygın çevirilerde tercih edilen “hayalet” kelimesi, kavramı kaçınılmaz biçimde spiritüalist çağrışımlara çeker. Oysa Nail Hoca’nın (Satlıgan) çevirisi ile heyula hem gündelik hem de felsefî anlamıyla Gespenst’e çok daha yakındır. Heyula, belirsiz, şekilsiz, korkutucu bir görünümü ifade eder; aynı zamanda Antik Yunan’daki hylē kavramının karşılığıdır. Bu çift katmanlı anlam, Marx’ın metaforuyla dikkat çekici bir uyum içindedir. Komünizmin “heyula” olarak adlandırılması, onun ne ruhani bir ütopya ne........

© Evrensel