Çoklu kriz üzerine |
Geçen haftaki yazımda kaldığım yerden devam etmek istiyorum. İstanbul’da katıldığım ikinci organizasyon, Sosyal Araştırmalar Vakfı’ndan çıkan, editörlüğünü Sinan Araman ve Fuat Ercan’ın yaptıkları “Birleşik Çoğul Krizler: Sermayenin Egemenliğinden Yaşamın Yıkımına” isimli kitabın Kadıköy Yay-Kop’ta düzenlenen tanıtımıydı. Kitaba katkı koyan çok değerli kimi isimlerin konuşmalarına yetişemesem de sevgili hocam Fuat Ercan’ın sunumu yanı sıra soru-cevap-yorum kısmını dinleme fırsatı bulabildim. Sanıyorum kitabın temel derdinin kapitalizmin gelmiş olduğu aşamada ortaya çıkan krizleri/sorunları anlamak ve kapitalizme karşı mücadelenin bileşenlerini, çerçevesini tartışmak olduğunu söyleyebiliriz. “Birleşik çoğul krizler” kavramı da bununla ilişkili olarak seçilmiş ve 2020 sonrasında kullanımı yaygınlaşan “çoklu kriz (polycrisis)” kavramına nazire yapıyor. Şüphesiz kitap derdinin büyüklüğü oranında da tartışılmaya açık.
“Ekonomik kriz, iklim değişikliği, demokrasi sorunu, COVİD 19 vb. süreçler yakın dönemde bir kez daha kapitalizmin geleceği tartışmalarını gündeme getirdi” diye yazmıştım “Paydaş kapitalizmi” başlıklı yazımda. “Çoklu kriz” de bu tartışmalarla ilgili son dönemde yaygınlaşan bir diğer kavram. Biraz yakından bakalım.
Yeterince güçlü bir kazma küreğimiz olsa kavramların kullanımını Âdem ile Havva’ya kadar götürebiliriz sanırım. Daha makul bir bakış, bu kavramın erken kullanımı için Fransız filozof, sosyolog ve karmaşıklık kuramcısı Edgar Morin ve Anne Brigitte Kern tarafından yazılan, 1999 tarihli “Homeland Earth: A Manifesto for a New Millennium” isimli kitaba bizi götürebilir. Morin ve Kern, insanlığı etkileyen iç içe geçmiş ve örtüşen krizlerden söz ediyor ve dönemin en hayati sorununun, tekil bir tehdit değil, sorunların, çatışmaların, krizlerin, denetlenemeyen süreçlerin ve gezegenin genel krizinin karmaşık bir aradalığı olduğunu ileri sürüyorlar. Yazarlar bu olguyu da “çoklu kriz-polycrisis” olarak adlandırıyorlar.
2013’te sosyolog Mark Swilling, Morin ve Kern’den kavramı ödünç alarak, çoklu krizi şöyle tanımlıyor: “Tek bir nedene indirgenemeyen, küresel ölçekte etkileşim halindeki sosyo-ekonomik, ekolojik ve kültürel-kurumsal krizlerin iç içe geçmiş bir bütünü.” Swilling, kavramı daha sonra küresel politik ekonominin karşı karşıya bulunduğu çok boyutlu krizleri —iklim değişikliği, artan eşitsizlik, finansal istikrarsızlık tehdidi vb.— kapsayan bir şemsiye terim olarak kullanıyor.
Uluslararası kurumların raporlarından, akademik dergilere kadar çok sayıda rapor yazı ve dergide bu başlıkta ya da içerikte değerlendirmelerin yapıldığını görebiliyoruz. Hatta olabildiğince bu konudaki yazıları bir araya getirmeyi amaçlayan bir internet sitesi dahi söz konusu. Her birine ayrıca değinmek mümkün değil ama kavramı popülerleştiren Adam Tooze’yi bir göz atmak gerekir. Kavram mı Tooze’nin popülerliğini artırdı yoksa Tooze mi kavramın kestirmek zor olsa da Tooze’nin kavramı ilk olarak 2021 yılında yayımlanan “Shutdown: How COVID Shook The World’s Economy” isimli kitabında kullandığını söylemek mümkün- en azından benim görebildiğim kadarıyla-. Kavram burada COVID, mülteciler vb. bağlamlarda kullanılsa da öne çıkartılan bir pozisyonda değil. Daha ziyade Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’e atıfla........