Son 1 yılda en az 1093 işçi zehirlendi: İşçi zehirlenmelerinin ekonomi-politik arka planı
Türkiye’nin dört bir yanından toplu gıda zehirlenmeleri haberleri geliyor. Kamu ve özel sektör işletmeleri fark etmeksizin fabrikalardan hastanelere, okullardan şantiyelere, devlet kurumlarından belediyelere çok sayıda toplu zehirlenme vakası yaşanıyor.
Ankara’da Etimesgut, Sincan ve Yenimahalle ilçelerinde bulunan şantiyelerde 154 işçi; Ford Otosan’ın Gölcük ve Yeniköy fabrikalarında en az 100 işçi; Yalova'da farklı firmalarda çalışan 45 işçi; Aydın’da maden şirketinde çalışan 6 işçi; Yatağan Termik Santralinde çalışan 50 işçi; Bursa’nın İnegöl ilçesindeki bir fabrikada en az 30 işçi; Bursa’nın Yenişehir ilçesindeki başka bir fabrikada 23 işçi; Gaziantep’in Başpınar ilçesinde bulunan bir tekstil fabrikasında 14 işçi; Samsun’da organize sanayi bölgesindeki 10 fabrikada en az 225 işçi; Muğla’nın Marmaris ilçesinde bulunan bir şantiyede 45 işçi; Gaziantep’te bir halı fabrikasında çalışan 11 işçi; İzmir’in Torbalı ilçesindeki bazı fabrikalarda çalışan 40 işçi; Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalışan 50 kişi; Aydın’da otoyol yapımında çalışan 100 işçi; Akkuyu Nükleer Santral inşaatında çalışan 200 işçi olmak üzere yaklaşık son 1 yıllık dönemde 1093 işçi gıda zehirlenmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldı, çoğu işçi yoğun bakımda tedaviye alındı.
Binlerce işçiyi hastanelik eden toplu gıda zehirlenmeleri kamuoyunda vaka-ı adiye gibi algılanmasına karşılık ülkemizdeki halk sağlığı ve işçi sağlığı sorunlarının başında geliyor. Yemeklerden ötürü gerçekleşen toplu işçi zehirlenmeleri, özelleştirmelerden taşeronluk ilişkilerine, şirketlerin maliyet hesaplarından kamunun denetimsizliğine uzanan, sermaye birikim rejimi ile emek rejiminin kesiştiği çok katmanlı bir sorun.
Türkiye’de emek rejiminin yapısal özelliği, işçilerin hem istihdam koşulları hem ücretler hem de işçi sağlığı ve güvenliği açısından mutlak derece güvencesiz olması. Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan işçilerin üretim sürecinde maruz kaldığı dışsal ve içsel faktörler, fizyolojik ve psikolojik baskılar güvencesizlik durumunu derinleştirmekle kalmaz, doğrudan yaşamlarını riske atmaktadır.
Sermaye birikim rejiminin yapısal özelliği ise, düşük katma değerli, düşük emek maliyetli, düşük teknolojili mal ve hizmet üretiminin uluslararası işbölümü doğrultusunda bölgesel olarak yapılanmasıdır. Türkiye küresel değer zincirlerinde ve uluslararası meta dolaşımında ana uğraklardan birisi haline getirilirken organize sanayi bölgeleri........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden