31 Aralık günü bir yerel seçim yaptık ve iki ana partiye farklı mesajlar verdik. İki ana partinin mesajları alıp değerlemeleri ve mesajlara göre kendilerine uygun yol çizmeleri onlara kalmış bir iştir. Anladığım kadarıyla, AKP’ye verilen mesaj hem ekonomi, hem de genel politikaları ile ilgilidir. CHP’ye verilen mesaj ise, doğal olarak ekonomi alanı ile ilgili değil, daha çok politik alanı ile ilgili idi. Partilerin mesajları değerlemeleri doğal olarak ileri dönemlerdeki kendi başarıları ile ilgili olacaktır. Ancak, AKP’nin “metal yorgunluğu”, CHP’nin ise “ayağa kalkış” temposu ile Türkiye’de gelecekte oldukça farklı bir politik ortamın beklendiği görülebilir.
Son seçimlerdeki genel halk eğilimine bakarak Türkiye’nin gelecekteki olası politik ortamı hakkında isabetli laf etmek doğru değildir, çünkü nüfus bileşimi çok hızlı değiştiği ve daha da değişeceği gibi, ekonomik ve teknik koşullar da çok hızlı değişmektedir. Türkiye’de imam hatip gericiliğinin yaygınlaşması AKP’yi destekler olarak görülmemelidir. Zira gençler çok farklı yetişmekte ve iletişim kanalları çok farklılaşmaktadır. Kaldı ki, ülkenin nüfus bileşimimin kasıtlı olarak değiştirilmesinin de gelecekteki siyasi kararlar üzerinde bugünkünden çok daha etkili olacağı kesin gibidir.
Bu faslı kapatmadan iki laf etmek gerekiyor. Birincisi, AKP son seçimin bizzat kendisine tepki olduğunu görmeli ve derinden anlamalıdır. AKP, kendi anlayışıyla bunu nasıl değerlendirir, almış olduğu görevleri tamamlamaya soyunabilir mi, yoksa miadı bitti mi, bunları göreceğiz. Bu belirsizliklere rağmen, şurası kesin ki, AKP artık eski gücünde değildir, bundan sonra da olamayacaktır, düşüş başlamış, iç görevlendirmeleri de, dış atamalarla ilgili kullanım süresi de bitmiştir.
İkinci olarak, ikinci büyük parti CHP’ye gelince, partinin önünde açılabilecek önemli bir yol vardır. Bu yolun dışa açılan kanadını CHP iyi kollamalıdır. AKP döneminde ülkemizde cirit atmış emperyalistler sahneyi terk edenden uzaklaşırken, doğal olarak yeni potansiyel aktörlere yanaşmaya çalışırlar. Dünya kapitalizmi alan kaybederken, ileri ülkeler ekonomik düzeylerini güçlü tutabilmek için çevresel ekonomiler üzerinde emperyalist baskı kaçınılmazdır. İşte, gelenin gitmişi........