Çoklu kurumsal çöküş
Bu sütunlarda farklı arkadaşlar farklı alanlarda değerli fikirlerini ifade ediyorlar. Ne acıdır ki, hemen hemen her alandaki yazılar devamlı olumsuzluk havası yansıtıyor. Ben de bugün bu durumu hem sosyolojik olarak elimden geldiğince betimlemeye, hem de arkadaki yapıyı görünebilirliği kadar yansıtmaya çalışacağım.
Toplumlar da bir bütünsel organizma olduğu için tüm kurumların “müşterek kaplar teorisi” çerçevesinde hareket etmeleri doğaldır. Nitekim, ülkemizde neredeyse tüm kurumlar zaman içinde tekamül edip gelişmeleri gerekirken, tam ters yönde hareket ederek, geriye doğru kaymaktadır. Adalet güvensizlikle sarsılmış durumdadır, eğitim neredeyse tüm işlevini yitirmiş vaziyette doldur-boşalt sistemiyle işletilmektedir, medya Habermas’ın “kamusal alan” görüşünün tersine işlevlendirilerek, haberleri özellikle de makaleleri ile toplumdan siyasîlere mesaj iletmesi gerekirken, tam tersi, siyasi katmanlardan toplumu baskılama, yönlendirme, hatta çoğu durumda bizzat mahkemeye sürükleme işlevlerine soyundurulmuş durumdadır. Bürokrasiye bakacak olursak, yönetim tarzı itibariyle lidere yakın sekretarya durumuna sokularak, hemen hepsinin otonom karar yetkisinin ortadan kaldırıldığı görülüyor. Öyle anlaşılıyor ki, resmi makamlar ya da yönetsel kadro ve kademeler merkezden yönetildiği kadar, onun da ötesinde ciddi bir çöküş içinde bir manzara sergilemekteler. İşte bu durumun sosyolojik görüntüsü çoklu kurumsal yıpranış, ya da ondan da öte çoklu çöküş olarak nitelenebilir.
Yüzeyde yansıyan sosyolojik görüntünün tabanındaki ekonomik oluşuma geçmeden önce, böylesi kurumsal yıpranışların toplumsal gelişme üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koymak gerekmektedir. Ulusça ciddi kaynak ayırarak çok önemli ve kapsamlı bir savunma sanayi atılımına girmiş gibi........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein