AKP’nin özü netleşiyor

Sanırım tüm değerli okurlarım da böyle düşünüyordur; AKP’nin ele geçirdiği siyasi güç, geçmişten gelen ve giderek derinleşen toplumsal çürümenin üzerinde yükselirken, çürümeyi iyice derinleştirdiği gün gibi ortadadır. Milletvekili bildiğini söyleyemez, çünkü söylerse, tabanı nazarında suçluları koruma hikmeti ve hakimiyeti ortadan kalkar, bu durumda da kendisine bir daha oy gelmez. Mesele bununla da bitmez, Diyarbakır’da belki kaç yüz köyü oluşturan seçmen tabanı kaybedilmiş olur. Ondan dolayıdır ki, suçun en yakın takipçisi olacağız diye ekranlara çıkan parti ileri gelenleri bizzat en yakındakini savcıya gönderemez. Üç bakanı mezar ziyaretine gönderir, halkın havası alınır ve kulaklar üzerine yatılır, çünkü hiç bir gücü olmayan 8 yaşındaki bir insan için olayı deşmek, bir siyasi için değil, parti siyaseti için çok maliyetli olabilir. Bir tanık çıkar mı? Bilemem, siz ne düşünürsünüz? 1950’lerde Demokrat Parti ile başlayıp günümüzün AKP cehennemine kadar uzanan siyaset felsefesinde gerek bireyler arası gerek birey devlet arası ilişkilerde resmiyetten ve tarafsızlıktan uzak iç içe muhabbet ve adam kayırma politikalarından bir türlü kurtulamadık. Bunun anlamı; devletimizin henüz modern yapıya ulaşamamış, insanımızın da vatandaş olamamış olduğudur.

Günlük yaşantımızdan çok basit bir örnek: Aile hekimliğinde medeni bir düzenleme olarak randevu sistemi getirilmeye çalışılmaktadır. Aynı içiçe cıvık muhabbet mantığı burada da işbaşındadır. Randevu alarak gittiğinizde, önünüzde doktorun kapısının aralanmasıyla içeri dalmaya çalışan zavallı görünümlü uyanık insanlarla karşılaşırsınız. Bankalarda numaratör sistemi devreye girdiği dönemde bir bankanın eski öğrencim olan müdürüne niçin numaratör sistemine geçmediklerini sorduğumda, ilginç ve şaşırtıcı şu yanıtla karşı karşıya kaldım. Müdür bey yeni sistemi müşterilerin istemediklerini, zira senet sorunu olan birisinin ilgili çalışanla işini çözebileceğini, oysa numaratör sisteminde sırasının hangi çalışana geleceğinin belli olmaması nedeniyle rahatsız olduğunu söylemiş idi. Hatta banka müdürünün ifade etmediği şu konu da olabilir. Bankaya gelip numara alıp efendice dakikalarca bekleyeceğinize, eski sistem olsa, bankaya elinizi kolunu sallayıp yüksek eda ile girerek, bir karambolde sırayı bozabilir ya da sudan bir bahane ile çalışana aradan sızabilirseniz en önde, ya da ikinci dahi olabilirsiniz. İşte cahil-uyanık toplum modeli budur. Mesele sadece yoksulluk ve olanaksızlığın yarattığı sıkışıklık değildir. Aslında olanaksız ve yoksul insanlar azgın güçlüler karşısında suskundur. AKP’nin ve sağ partilerin dayandığı cemaat modeli budur. Cemaat, isminden de anlaşıldığı üzere, devletlerin oluşmadığı, insanların cemaatler halinde yaşadığı toplum modelidir. Türkiye’de AKP’nin zuhuru da, devlet ve vatandaş modelini benimseyemeyen........

© Evrensel