menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı!

122 1
19.10.2025

Gazze’de BM sözleşmesindeki tanıma uyan bir soykırım karşısında 13 Ekim’de Şarm el Şeyh’te sahnelenen sirk tarifsiz acıların üzerine tüy dikti.

Soykırımcının bir numaralı tedarikçisi ve koruyucusu ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in ulaşamadığı bazı stratejik hedefleri devralan Gazze Planı’na Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere onlarca ülke liderini ortak etti.

Trump zirveyi ‘emir-kul’ ilişkisini canlandıran bir müsamereye çevirirken her bir liderin nasibine aşağılayıcı sözler düştü. Gaf değil taammüden laf. Gazze Planı’nın ruhunu ele veren iki laftan birini Birleşik Arap Emirlikleri temsilcisine, diğerini Erdoğan’a etti. Erdoğan’ı çetin ama Amerikan başkanının her istediğini yapan biri diye tanımlarken BAE temsilcisini parmağıyla işaret edip “Çok para, sınırsız para!” ifadelerini kullandı. Biri planı Hamas’a kabul ettiren baskıyı, diğeri planı finanse edecek keseyi temsil ediyor.

Trump’ın altına ‘riviera’ düşlerini döşediği Gazze planı olduğu gibi uygulanırsa esir-tutsak ve cenaze takaslarından sonra bu ortaklara açık bir görev tevdi ediyor:

Hamas’ın olmadığı teknokratlar yönetiminin kurulması; Amerikan koordinasyonunda uluslararası güç konuşlandırılması; tüm direniş güçlerinin silahsızlandırılması; savunma ve saldırı altyapısının yok edilmesi; Gazze Şeridi’nin kaderine hükmedecek uluslararası Barış Konseyi’nin oluşturulması; Gazze’yi küresel sermayeye peşkeş çeken projelere girişilmesi…

Plan günün sonunda İsrail’in Gazze’nin haritasını küçültecek şekilde dış çemberde işgalini sürdürmesini öngörüyor.

Nihayetinde katliamların durması, insani yardımlara izin verilmesi, Gazze’nin tamamının işgal edilmemesi ve Filistinlilerin 1948’deki gibi topraklarından yeniden sürülmemesini temin edecek diye bu planı meşrulaştıran unsurları öne çıkarıyorlar. Ne katliamlar tamamen duruyor ne insani yardımın önü hepten açılıyor ne de işgal bitiyor.

7 Ekim Aksa Tufanı’nı takip eden iki yıllık kıyım ve imha sürecinde hiçbir suçun bedelini ödemeden İsrail’i temize çıkaran bir plana “Gazze sevdalısı” liderler garantör oluyor.

Fakat 7 Ekim’in Z raporu bu değil; daha doğrusu rapor henüz çıkmadı, belki hiç çıkmayacak.

Bu rapora giren ağır sonuçlarının olmadığı anlamına gelmiyor; 68 bin can, 171 bin yaralı, enkaz altında sayısını bilmediğimiz kadar ceset, yaşamı imkânsız kılan yıkım, asla sarılamayacak yaralar, geçmeyecek travmalar her zaman en başa yazılması gereken sonuçlardır.

Sonuçlar Gazze’yi de aşıyor.

İsrail bu sonuçları caydırıcı bir faktörü dönüştürüp güç denklemini kökten değiştiren bir tahakküm mekanizması kurmayı düşlüyor. ‘Düşlüyor’ diyorum çünkü yıkıcı sonuçlara rağmen bunun şu aşamada olabildiğini söyleyemeyiz.

İsrail’in öldürme kabiliyetine dayalı bu tasavvur, özünde tamamen Amerikan desteğine bağımlı. Trump bu konunun anlaşılmasında bizi yükten kurtarıyor; defalarca kendisini İsrail’e ‘dur’ ve ‘başla’ diyebilen ya da Yahudi devletini sürüklendiği bataklıktan kurtaran otorite olarak resmetti.

İsrail, İran’ın nükleer tesislerini yok etmek ve rejimi yıkmak bir kenara, hedeflediği caydırıcılık denklemini de kuramadı.

Hizbullah da Amerikan-Suud ikilisinin muazzam baskılarına rağmen silahlarına veda etmedi. Suriye’yi tamamen teslim alma çabaları hâlâ ucu açık bir süreç.

Yemen’de hiçbir bombardıman Husileri Gazze ile dayanışmadan........

© Evrensel