Kutlamalara dair

Bu senenin son yazısını yazıyorum. Bu seneye damga vuran olayları bir yazıda sıralamaya niyet bile etmiyorum.

Kimselerin de eksiksiz bir almanak yapabileceğine artık inanmıyorum. Bir senede yaşanan olayları ve artık yaşamayanlarımızı anlatmaya çalışmak değil bir yazıya bir senelik bir yazın emeğine bile sığmayacak gibi hissediyorum.

Bir arkadaşım var, ismi Yaman. Mahalledeki gazeteciden düzenli olarak Evrensel satın alıyor. Gazetemizi linklerden değil, masasına açıp yanına çayını kahvesini koyup basılıdan okuyor.

Bayii, birini o alıyor diye iki gazete getiriyormuş, Yaman iki gazete almaya başlamış, birini başkalarının masasına okusunlar diye bırakmak için. Bayi üç gazete getirmeye başlamış. Böyle böyle bir sene sonunda artık bayi en az beş gazete getiriyor. Gazetemizi basılı halinden okuyan beş kişi ile aynı mahallede yaşamak hissi bana iyi geliyor. Bir şeyin bize iyi gelmesinden bahsetmek de ayıba girer mi bilmiyorum ama iyi şeyleri tamamen unutacağız diye aklım çıkıyor.

Yaman, gazeteyi baştan sona yani tam da gazete okur gibi okuyor. Alışkanlıklarını teslim etmeyen, incelikleri hayatın bir yerine illa sıkıştıran insanları çok takdir ediyorum, heves de ediyorum.

Geçen gün kendisiyle sohbet ediyorduk. Hayatı yaşamanın ne kadar zorlaştığı ister istemez ana başlık oluyor. Mutlu olmak hadsizlik, heyecan abes, coşku yersiz, neşe ayıp...

Gazete okumak her geçen gün daha zorlaşıyor dedi Yaman, okuduktan sonra hayata devam etmek her seferinde daha ağır geliyor.

Bu sebep, yılın son yazısını hafifçe yazmak istedim, zihni, klavyeyi, kalbi usul usul akışına bırakarak.

Yeni yılın kutlanmasına dair tartışmalar yakında açılır, belki de açılmasına dahi gerek kalmaz zira kutlama artık bu memleket için kullanımdan kalkmaya yakın bir kelimedir.

Yeni bir yaşı, yeni bir yılı kutlamak için yeniliğe ve değişime dair umut gerekiyor insana. Olmayınca attığın tarih, beyan ettiğin yaş değişmiş kağıtta, atla deve değil.

Peki kutlamanın anlamı ne insan hayatında? İlk insana dair mağara duvarlarındaki resimler bile kutlamalara ilişkindi oysa. Var olduğu günden bu yana kutlama için neden yaratmakta mahir insanlığın geldiği şu 2025 sonunda, kutlamaya hasret kalmak, kutlamayı ayıp kılmak, kutlama ihtiyacını hakir görmek, kutlamaya değer an bulamamak bize ne eder?

Coelho, Brida romanında askerler için şöyle diyordu: Her an ölebileceklerini bildiklerinden, yaşam onlar için uzun bir kutlama anlamına geliyor.

Bu araf bize daha uygundu aslında. Her an ölebileceğimizi biliyoruz, ölmekten beter hayatlara maruz bırakılabileceğimizi. Yarının bugünden kötü olabileceği ihtimali senelerdir bizi yanıltmamışken ömürden akıp giden her günü inatla kahra yatırdık gitti. Bir gün bir zafer kazanırsak, nasıl kutlanacağını unutmuş olacağımızdan endişeliyim. Arzu-hayal ettiğimiz ve kavgasını verdiğimiz hayatın tasvirinde zorlanıyoruz artık.

Her şey için halka kızabilen bir halk oluyoruz, ortak kutlamaların tadını hatırlamıyor damaklarımız.

Kutlanacak şeyler arıyorum küçülmüş hayatımda.

Bir arkadaşım yaban gülü aldı bana saksıyla. Bir iki yapraklı bitki harici saksıda bir şeyi pek yaşatamıyorum. Geldiği gibi ödüm koptu, öyle güzel ki gül, bende ölürse canım acıyacaktı. Ne kadar dikkat edersem edeyim, korktuğum başıma geliyor gibiydi, sık yaprakları sararıp dökülmeye başladı. Sonra bir goncası açamadan kurudu dalında. Kendime kızdım. “Artık saksıda çiçek........

© Evrensel