menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Saray’ ne değildir?

26 4
25.12.2025

Cevdet Yılmaz, bütçe sunumu ve tartışmaları sırasında “Saray diyorsunuz, orası saray değil milletin evi(dir)” dedi. 2025’in son günlerinde yaptığı açıklamalarında ileri sürdüğü iddialardan biri de Türkiye’nin 2026’da “yüksek gelirli ülkeler” grubuna yükseleceğiydi. Neredeyse “müjde!” reklamıyla basında yer alan ve tartışmalara neden olan bu iki iddia, Saray rejimi temsilcilerinin mevki-makam korumacılığı ile ‘zenginler kulübü’ndekilere takla attıracak büyüklükteki ayrıcalıkları örtme ihtiyacını açığa vuruyor. Birinci iddianın hiç mi hiçbir dayanağı gösterilemez. İkincisi ise, Türkiye ekonomisi kapitalist karakterini koruduğu sürece, isterse Batı Avrupa’nın emperyalist ülkelerinin seviyesine çıksın, sömürülen ve ezilenlerin yaşamı açısından iyileştirici bir özellik göstermemesi nedeniyle sadece ayrıcalıklı zengin azınlığı sevindirebilir. Servet ve sermayesi artan ve de artacak olanlar onlar ve “devlet asalakları” olacaktır.

İster kapitalizm öncesi toplumlar döneminde olsun isterse kapitalizm koşullarında olsun yönetim sarayları, oralarda “devlet edenler”in söylemi ne olursa olsun, hiçbir zaman halkın veya “millet”in evi olmamıştır. Ankara’nın nispeten yüksek sayılabilir bir tepesine kondurulan Saray’ın -isterse Külliye densin- “milletin evi” olarak görülmesi için herhangi neden olmadığını, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz da elbette biliyordur. Buna rağmen ama söylemin gerçekleri olduklarından farklı gösterme olasılığı ve bunun için seferber edilen parasal ve beşeri güç kaynağının büyüklüğüne güvenilerek, bu tür açıklamalarla “kitleleri teskin edici araçlar” takviye edilmeye çalışılıyor.

Ne ki somut gerçekler bu zannın........

© Evrensel