Neden Her Başarılı Profesyonelin Hayatında En Az Bir Mentör Vardır?

İş hayatında başarıyı yalnızca yetkinlik, eğitim ya da çok çalışmakla açıklamak giderek zorlaşıyor. Benzer eğitimlerden geçen, aynı kurumlarda çalışan, hatta benzer fırsatlara sahip olan profesyoneller arasında zamanla ciddi farklar oluşuyor. Kimileri yolunu daha net çiziyor, karar anlarında daha az savruluyor ve krizleri daha hızlı yönetebiliyor. Kimileri ise “iyi gidiyorum fakat bir şey eksik” duygusundan çıkamıyor. Bu farkın arkasında çoğu zaman görünmeyen ancak etkisi güçlü bir unsur yer alıyor: mentörlük.

Mentörlük, modern iş dünyasında hâlâ en çok yanlış anlaşılan kavramlardan biri. Çoğu zaman koçlukla karıştırılıyor, bazen danışmanlıkla eş tutuluyor, bazen de yalnızca gençlere verilen bir destek gibi algılanıyor. Oysa araştırmalar ve saha deneyimleri bize çok net bir şey söylüyor: mentörlük, kariyerin belirli bir evresine değil, profesyonel yolculuğun tamamına dokunan bir ilişki biçimi.

Harvard Business Review’da yayımlanan birçok çalışma, mentörlüğün yalnızca kariyer ilerlemesini değil, karar kalitesini, özgüveni ve liderlik kapasitesini de doğrudan etkilediğini ortaya koyuyor. Sunulan veriler, mentörü olan profesyonellerin terfi olasılıklarının daha yüksek olduğunu, iş tatminlerinin arttığını ve kritik geçiş dönemlerini daha sağlıklı yönettiklerini gösteriyor.

Mentör deneyimin bilgiye, bilginin sezgiye dönüştüğü noktada devreye girer. Sosyal öğrenme teorisi (Bandura) tam olarak burada anlam kazanır: İnsanlar yalnızca deneyerek değil, başkalarının deneyimlerini gözlemleyerek de öğrenir. Mentörlük, bu gözlemi bilinçli ve yapılandırılmış hâle getirir.

Başarılı profesyonellerin hayatında mentörlüğün vazgeçilmez olmasının bir diğer nedeni, yalnızlıkla ilgilidir. Kariyer ilerledikçe, özellikle yönetim ve liderlik seviyelerinde, “konuşacak........

© Eurovizyon