Karar verme süreci, sadece mantık ve analitik düşünme ile sınırlı değildir. İnsanlar duygusal varlıklar olduğu için, duyguların kararlar üzerindeki etkisi de önemli bir gerçektir. Bu noktada, duygusal zeka (EQ) devreye girer. Duygusal zeka, bir kişinin kendi duygularını anlama, kontrol etme ve başkalarının duygularını algılama yeteneğidir. Bu yetenek hem kişisel hem de profesyonel hayatta daha sağlıklı, dengeli ve doğru kararlar almaya yardımcı olur. Duygusal zekası yüksek bireyler, hem mantıksal hem de duygusal açıdan daha dengeli kararlar verebilirler.
Duygusal zekanın beş temel bileşeni vardır:
Öz Farkındalık: Kişinin kendi duygularını tanıma ve bu duyguların nasıl oluştuğunu anlama yeteneğidir.
Duygusal Yönetim: Duyguları kontrol edebilme, stresle başa çıkma ve sakin kalabilme becerisidir.
Empati: Başkalarının duygularını anlama ve bu duygulara uygun şekilde tepki verme yeteneğidir.
Sosyal Beceriler: İnsanlarla sağlıklı iletişim kurabilme ve ilişkileri yönetebilme kapasitesidir.
Motivasyon: İçsel olarak motive olma, hedef belirleme ve bu hedeflere ulaşmak için gereken azim ve bağlılığı gösterme yeteneğidir. Pozitif bir tutumla ilerlemek ve engelleri aşmak da motivasyon boyutuna dahildir.
Bu beş bileşen, bireyin kararlarını şekillendirirken ona güçlü bir iç rehber sunar. Duygusal zekası yüksek bireyler, özellikle zor karar anlarında daha sakin ve dengeli kalabilir, sadece mantık değil, duygusal bilgiyi de dikkate alarak karar verebilirler.
Duygusal zeka, karar vermeyi derinlemesine etkileyen bir faktördür. Mantık kadar duygular da kararları şekillendirir. Duygusal zekası gelişmiş bireyler, karmaşık ve stresli durumlarda bile soğukkanlı kalıp daha doğru ve dengeli kararlar verebilirler. Paylaşacağım örneklerle konuyu daha iyi anlayabiliriz.
Bir CEO, şirket için stratejik bir kararı almak zorundadır, ancak son dönemde finansal sıkıntılar yaşanmıştır ve tüm ekip büyük bir stres........