Suriye Meselesine Nasıl Bakmalı?
Suriye’de Esed’in düşmesini bir yerlerden haber almışçasına, sözlerine gizem de katarak ABD-İsrail işi olduğunu “aman kimse duymasın, yerin kulağı var” hassasiyetiyle zikrediyor akademisyeninden aydınına, sıradan vatandaşına kadar insanlar.
Sanki Esed varken ABD ve İsrail bölgenin hakimi değilmiş gibi davranılması, konjonktürel Rusya-İran genişlemesi ve varlığının kendiliğinden gibi gösterilmesi, tüm olan bitenin yine ABD-İsrail’de sonlandırılması vaka-i adiyeden artık.
Herkes Çokbilmiş, Herkes Ortadoğu Uzmanı
Dünya sistemi doktrinlerinin değişim evrelerinde çok yönlü etkilenmelerin normalliğine rağmen konformist beylik izahlar sahibini anında yüksek bir yere hatta bilgeliğe evriltebiliyor; mesele sadece İsrail’in güvenliği, esas amaçları petrol, İran’ın nükleer gücünü hedefliyorlar, amaç arz-ı mevud, radikal unsurları bitirmek istiyorlar… tezlerini sıraladığında sıradan bir malumatfuruştan çok otorite görme eğiliminde insanlar.
Bu süper zeka sahipleri hem gayenin Ortadoğu’da radikal İslam’ı bitirmek olduğunu söylerler hem bu örgütleri ABD’nin CIA eliyle kurduğunu hatta HTŞ’nin tamamıyla ABD istihbaratına bağlı hareket edip radikal dincilikle Suriye’yi parçalamayı amaçladıklarını hazla anlatırlar. Yani Suriye’yi parça pinçik etmek tüm kadim mistisizmleri de devreye almayı, 15 yıl çatıştırmayı gerekli kılacak kadar büyük bir hadise… Suriye bu derece güçlü bir ülke, mütekamil bir millet imiş!
Suriye diye bir devletin, Suriyeliler diye bir milletin bulunmadığını, Avrupalıların buraları cetvelle çizdiğini, Baas’ı bunların getirip güçlendirdiğini yine aynı komplocu bilgiçlik ve meddah performansıyla dile getirenler ABD-İngiliz hakimiyetinin Esed’in gönderilerek kurulduğunu da ifade ederlerken Suriye’nin ayakta kalması ve Ortadoğu’nun istikrarı için Esed idaresinin mutlak zorunluluğunu da anlatırlar. Suriye’yi, Ortadoğu’yu sonu komploya, egemen güçlere dayandırmadan hele çelişkiye düşmeden, kendi kendini nakzetmeden, romantik ve retorik dil kurmadan anlatmanın imkânı yok neredeyse.
Normalleşen Komploculuk
Türkiye’de insanların iktidar ve muhalefet tabanı farketmeksizin üst aklı, küresel güçleri, büyük oyunları, komploları, asıl meseleleri, görünenlerin arkasındakileri görmesi, farketmesi özellikle son on yılın en büyük kazanımlarından! Hayata ve olaylara yalnızca büyük güçlerin, küresel illuminaticilerin, bir avuç egemenin zaviyesinden bakan insan gerçekliği hayli yaygınlaştı. Kendiliğinden gerçekleşen bir hadise bunlara göre neredeyse yok!
Hep “birileri”nin yazıp sahnelediği oyunda figüranız. İzah edilemeyen yahut insanların işlerine gelmediği olayları komplolara, istihbarat servislerinin kurgularına, dünyayı idare eden bir avuç mistik burjuvaya hasretmek bilinemezciliğin, olaylara nüfuz edememenin dahası ahlaki düşüklüğün temel belirleyenlerinden. Karşıt gruplar, birbirine muhalif kutuplar ötekinin başarısını “kirleterek” etkisizleştirmeyi kendi yenilgilerini ise normalleştirmeyi büyük oranda ABD’nin, Nato’nun, faiz lobisinin, Avrasyacıların, Londra Bankerlerinin, CIA kurgusunun ürünü gibi sunarak gerçekleştirirler.
Hakkaniyet Kaybı
Doğruyu yanlışlayarak anlatanlarla yanlışları doğrulayarak aktaranların etkisinde yorumlanıyor Suriye gelişmeleri.
Daha tuhafı kimse olması gereken yerde değil; meseleden hep bir “kim kazandı” çıkarımı yapmaya yeltenenler, hâmi arayışıyla beraber bir bölgesel ve küresel gücün hesabına da konuşmaya çalışıyor. Suriyeliler burada en az düşünülenler, kendilerini kıyan siyasi irade gittiği halde Suriyelilik bilinci ve rahatlığına erişeme umuduna kavuşamadılar.
Kurucu bir kaygıdan çok hangi aktörün iktidarı devralacağına odaklanıyor herkes; elbette acaba iş tersine dönebilir mi, endişesi hep zihinlerin bir köşesinde duruyor. İş yapmayan, üretmeyen bir kaygı… mızmız bir endişelilik haliyle operasyoncu korku birbirleriyle yarışıyor.
En kötüsü mızıldanan, eşekarısı gibi çok ses çıkarıp bal arılarını da yiyen sızlanmacılık hakim. Bilgiçliğin tüm halleri ve renkleri Esed’in gönderilişinde kendini gösterdi. En çok da bildiği halde gavurluk edip Müslümanların aleyhine olabilecek ihtimalleri İsrail’e, ABD’ye, İran’a, Rusya’ya rapor eder gibi konuşanlar göze batıyor.
Kendi ifade ettiği, savunduğu bir fikri, sevmediği birinden, düşmanından duyunca ona karşı çıkan, muhalefete geçen bir toplum ve insan gerçekliğimiz var. Bütünüyle kişisel düşünebiliyoruz çoğu zaman.........
© Ercan Yıldırım
visit website