BİZİ KİM ZEHİRLİYOR? |
Türkiye son yıllarda tuhaf bir kısır döngüye girdi
Her birkaç ayda bir yeni bir zehirlenme vakası…
Yeni bir toplu ölüm haberi…
Yeni bir panik dalgası ve ardından alışık olduğumuz o güvensizlik duygusu…
Dün midyeydi, bugün kokoreç, ertesi gün marketten alınan paketli bir ürün ve son olarak deterjanla hazırlanan bir Türk kahvesi…
Ne yediğimize güveniyoruz ne de duyduğumuza.
Özellikle “Böcek ailesi”nin gıda zehirlenmesi ya da ilaçlanma sebebiyle hayatını kaybetmesi denetim mekanizmaları ve medya refleksleri açısından da bir turnusol kağıdı oldu.
İlk ölüm bulgularında “midyeden şüpheleniliyor” haberleri sürmanşetlere taşındı.
Ortaköy esnafı bir gecede potansiyel “şüpheli” ilan edildi.
Oysa ortada doğrulanmış bir veri yoktu.
Midyeci dükkanları bir anda boşaldı, kepenkler
indi, insanlar korkudan sokak midyecilerinin yanından bile geçmedi.
Bu ülkede bir iddia atmak kolay, ama o iddianın doğurduğu ekonomik tahribatı kim üstlenecek?
Şimdi Ortaköy’de esnaf kan ağlıyor.
Birkaç saatlik bir haber dalgası, günler süren bir ekonomik çöküşe dönüştü.
Çünkü medya, doğrulamayı beklemek yerine “ilk şüpheyi” reytinge çevirmeyi tercih etti.
Türkiye’de medyanın gıda güvenliği haberlerinde düştüğü kronik hata artık sistematik bir sorun.
Önce söylenti yayılır.
Sonra başlık atılır.
Ardından görüntüler dizilir.
En son, gerçeğin ne olduğu ortaya çıkar ama ilk haberin etkisi çoktan geri dönülmez bir zarar yaratmıştır.
Tabii gıda güvensizliği ile medya sorumsuzluğu birleşince ortaya tehlikeli bir tablo çıktı.
Bir yanda artan denetimlere rağmen........