YAZIMIZDAN SİLİNMEYEN, SİLGİLER
Geçenlerde bir yerde elimi yıkamak için lavaboya vardım. Nereden bilirdim ki lavabo ve sıvı sabun ikilemesi beni alıp başka diyarlara ve zamanlara götüreceğini. Penbe renkli sıvı sabunu kokladım birden beni ilkokuluma Elmas Kızın kokulu silgisine götürdü.
Birden kendimi derin hülyaların, yaşanamamışlıkların içerisinde buluverdim.
Seneler geçti, bugün çıktı yine karşıma. Ciğerlerime doldurdum bir müptezel gibi; bağımlıktan kurtulmak için her yolu deneyip ilk fırsatta şeytana uyan adamlardan farkım yok gibi, nefesim ciğere ulaşmadan ikincisini çekiyorum. Aman Allahım!!!
Ne güzel birkoku.
Belkide koku değil beni etkileyen. Kokunun uyandırdığı masum duygular.Karnım tok ama birden o arı mayalı silgilerden kutularca yiyesim geliyor.
Benim cennetimde yenilebilen kokulu silgi ağaçlarım olsun. Arı mayalar uçuşsun etrafımda. O arılar insanları sokmaz ki…
Zehirleride yoktur.
Sadece bal yaparlar.
Neyse kendime gelmeliyim!!!
Yoksa müdür gelene kadar kafayı çekerim ben, dönüverdim birden çocukluğuma. Biraz takılayım, alışamadım zaten ben büyüklerin hayalsiz, menfaatperest, çıkrcı, satıcı, kem dünyasına.
Efendim sene bin üç yüz küsur, mütareke yılları.
Şirin için Kerem …
Özür özür, Aslı için Kerem dağları ya deldi ya delecek.
Portakal, elma, ayva, ceviz, fındık, fıstık eşliğinde ve çoşku içinde yerli malı haftası kutladığımız devirler...
Hele o soğumuş mısır patlakları. Akşama........
© Enpolitik
