SORUNLARIN KAYNAĞI YÖNETEMEYEN İKTİDARDIR

Toplum olarak masum değiliz ve aynı şekilde topyekün suçlu da değiliz.

Hiçbirimiz başımıza geleceklerin tek başına faili de değiliz.

Yani hayatımızı sadece biz belirleyemiyoruz.

Bilmediğimiz, görmediğimiz, hesap edemediğimiz birçok faktör hayatımızı derinden etkiliyor.

Komşu bir ülkede, “Arap Baharı” olarak başlayan süreç istemediğimiz halde ülkemizi derinden etkiledi.

Etkisi önce Suriye'de görüldü.

Orada yaşanan olaylar, iç savaşa kadar uzandı…

Suriye halkı yaşadığı zulümden kurtulmak, canını kurtarmak için sığınacak yer aradı..

Önceleri kendi ülkeleri içinde iç göç yaşadılar.

Bu can güvenliklerini sağlamayınca komşu ülke sınırlarını zorlayarak güvenli liman aradılar.

Suriyeliler, ülkelerinde mutlu ve mesut olarak yaşıyor değillerdi ve turistik seyahat için de ülkelerini terk etmediler.

Bir değil, beş değil, bin değil, yüzbin değil milyonlar ülkesini terk etti.

Kendileri için ülkrlerinde gelecek görmedi.

Fiili saldırı altında kaldılar, güvende değiller.

Çözüm güvenli yer aramakta gördüler.

Komşu ülkelere sığındılar.

Peki, biz komşumuz dahi olsa ülkemizi kontrolsüz bir şekilde sığınanları kabul etmek zorunda mıyız?

Evet, ülkelerinde can ve mal güvenlikleri yok.

Tehdit altındalar.

Tehditin kaynağı ülkeyi yönetenler.

Biz komşu ülkeler, uluslararası hukuka göre onları kabul etmek zorundayız.

Ancak gitmek isterlerse burada tutmak zorunda da değiliz.

Gitmek istedikleri başka ülkeler varsa güvenli bir şekilde ülkemizden geçişlerini sağlamakla mükellefiz.

Uluslararası hukuka göre hareket etmek, bu kararların uygulanması için uluslararası kurumlardan yardım istemek de bizim en temel görevimiz.

Ülkemize sığınanların yaşam haklarını gözetmek kadar, ülkenin yurttaşlarının huzur ve güvenliğini sağlamak da yöneticilerinin asli görevi..

Ülkemize sığınan herkesi kayıt altına almak ve takip etmek, onları belirlediği yerlerde iskan etmek görevi de yöneticilerin sorumluluğunda...

"Kardeşiz, biz ensar olmalıyız" gibi yaklaşımlar bunu kabul........

© Enpolitik